29 EKİM 1923’de modern Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel taşı konulmuştur. Atamız Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından “Hakimiyet  kayıtsız şartsız milletindir” denilerek demokratik Cumhuriyet yönetimine kavuştuk. Cumhuriyetin laiklik ve demokrasinin kıymetini anlamak için geçmişe ve bugüne bakmak kafidir.

            Şanlı Türk tarihi boyunca padişahlar, sultanlar ve hanedan tarafından sadece soy bağıyla babadan oğula geçen ve tek kişide tüm güç ve yetkilerin toplanması demek olan mutlakıyet benimsenmişti. Daha sonra orta çağın kapanması ile birlikte gelişen dünya ve tüm dünyayı kasıp kavuran özgürleşme, sanayileşme ve devrimler birçok imparatorluğun dağılmasına yol açmıştı. Osmanlı imparatorluğunun çöküşe geçtiği dönemde yarı parlementer sisteme geçildi ama meşrutiyette de yine hakimiyet milletin değildi ve padişah en yetkili kişiydi. Dünyadaki tüm gelişme ve değişimler Osmanlı imparatorluğunun çöküşünü hızlandırdı ve Kurtuluş savaşı sonrası ise artık eski köhne sistemlere dönüş olamazdı. İleri görüşlü atamız Atatürk yeni doğan bu genç devlete Türkiye Cumhuriyeti dedi. Yeni devletin temel taşı güçlüydü. Bir binayı yaparken temelini ne kadar sağlam atarsanız yapı o kadar sağlam olur ya işte öyle. Cumhuriyet demokrasi, laiklik insan hakları, hürriyet, eşit haklar gibi pek çok olguyu içinde barındırıyor. Başka türlü bir yönetim şekli düşünülemez.

            Modern güçlü diğer devletlere baktığımızda çoğunlukla demokrasiyle yönetildiğini görürüz. Demokrasi ile yönetilmeyen ülkelerde kaos, kan ve gözyaşı görüyoruz. Atamız bunu ta o zamanlar görmüştür ve Cumhuriyeti ilan etmiştir. Bugün demokrasisi olmayan ülkelerde, demokrasi vaadiyle birbirine kırdırılan ve çatıştırılan halkların acılarını her gün yazılı ve görsel medyada izliyoruz. Yanıbaşımızda İran halkının baskıcı rejimin altında demir yumrukla nasıl yönetildiğine insanların acılarına tanık oluyoruz. Halkın isteklerini demokrasiye olan açlığını devlet terörüyle kanla bastıran bir İran portresi ne yazık ki görüyoruz. Geçen gün sırf saçı biraz göründü diye göz altında hayatını kaybeden gencecik bir kadındı Mahsa Amani…

 

”Özgürlük için savaşırken ölmek, hayatının her günü bir mahkum olmaktan daha iyidir.” Bob Marley

            Türk gençliği olarak her zaman iç ve dış tehlikelere karşı uyanık olmalıyız. Demokrasi ve Cumhuriyetin değerini anlamak için geçmişe bakmalıyız. Ve bu iki kavramı olmayan diğer devletlerin ne kadar geri kaldıklarını ve halklarının çektiği acıları görebilirsiniz. Cumhuriyetin bize sunduğu hak ve eşitlikleri iyi anlamalıyız. Bu devlet, Cumhuriyet hepimize aittir. Türk, Kürt, Laz, Çerkez Çanakkale’de omuz omuza çarpışan herkesindir. Bizi bölmeye yönelik tüm oyunları karşı Türk gençliği olarak uyanık, sakin, zeki ve hazır olmalıyız. Ayrışımcı değil bütünleştirici zihniyette olmalıyız. Bu devlet bu topraklarda yaşayan ve yurdu için emek veren, tarladaki çiftçiden tutun da fabrikalarında çalışan mühendise kadar alın teri döken milletimizindir.