GORBAÇOV’DAN PUTİN’E

    “Ayıyı dansa kaldırırsan, dans sen vazgeçtiğinde değil, ayı vazgeçtiğinde sona erer.”

    Değerli okurlar 90’larda ortaokul yıllarındayız. SSCB henüz dağılmamıştı. Tarih öğretmenimiz ders sonunda sözü Ruslara getirir yakında SSCB dağılacak tüm Türk kökenli halklar bağımsızlığına kavuşacak derdi. Demek ki bir bildiği var diye kendi iç muhasebemi yapardım. Sonra SSCB’nin başına Mihail Sergeyeviç Gorbaçov adında biri geçti. Dışa kapalı demir yumrukla yönetilen Sovyetler Birliğinin son lideri Gorbaçov olacaktı. Başlarda Marksizm-Leninizm’e bağlıysa da 90’ların başında sosyal demokrasiye yönelimi tüm ezberleri bozacaktı. Tarih öğretmenimiz  adını ilk söylediğinde “Gorba çorba” diye gülüştüğümüz Gorbaçov cidden de birliğin kaderini topyekun değiştirip, Rus halkını bir tas çorbaya muhtaç edecekti. Tarih meraklısı  olan ben Gorbaçov’un alnındaki Amerika kıtasına benzettiğim kocaman benine bakar, bu adamda bir şey var diye geleceğe dair işaretler, anlamlar çıkarmaya çalışırdım. Değişen dünyada özgürlük rüzgarlarının  etkisi SSCB’nin  yüksek duvarlarından esmeye başlayınca Gorbaçov durağan ekonomiyi canlandırmaya karar verdi. Bilemezdi “dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olacağını” Siyaset ve ekonomide “perestroika” diye anılan reformların konuşulması ve basında “glasnost” özgürlük politikaları ile sona götüren düğmeye basmıştı. SSCB’nin Afganistan’dan çekilmesi ve ABD ile soğuk savaşın sona ermesi için de girişimlerde bulundu. 70 yıl varlığını sürdüren SSCB’nin dağılmasına neden olan son lider olarak yerini aldığında ise kafamda Gorbaçov’un alnındaki dev Amerika kıtası şekli  bir çıkarıma kavuşacaktı. Soğuk savaşta Rusya duvarlarına tırmanamayan ABD, liberal sistem rüzgarlarına dayanamayan SSCB’nin kalbine ABD mührünü basmış, birliği “game over” (oyun bitti) yapacak süreci başlatmıştı. Kapitalizm, serbest piyasa ekonomisi ve Pazar ekonomisinin hantallaşmış sosyalist sisteme uyarlanması ve uyum süreci sancılı olmuş; Rusya’da büyük bir ekonomik krize neden olmuştu. 90’lı yıllarda Tv’lerde akın akın Rusların Türkiye’ye geldiğini, açlık ve sefalet yüzünden (örnek olarak bavul ticareti vs.) yöneldiğini hatırlayanlarınız vardır. Bugün Rusya, artık eski Rusya değil. Devlet başkanı olarak defalarca seçimi kazanmış kendini koltuğa sabitlemiş Putin’i görüyoruz.. Ülküsü “Rusyayı eski şaşaalı günlerine döndüren adam olmak” . İradesi sarsılmaz, eski KGB ajanı. Gorbaçov’a “ Putin sizden fikir alıyor mu?” dediklerinde “O zaten her şeyi biliyor. Herkes her şeyi kendi tarzında yapar” diyecekti. SSCB’yi dağıtan adam ve bugün Rusya’yı tekrar süper güc yapan adam dostane sözlerle birbirini anıyordu. Putin Gorbaçov için yayımladığı uzun bir mesajda, özetle Rus ulusunun kader ve tarihi üzerinde etki yaratan önemli bir şahsiyet olduğuna vurgu yapacaktı. Putin’i ilk duyduğumda nedense aklıma hep bir çift  potin ayakkabı gelirdi. Meğerse çocuksu saflığımızın verdiği abdala malum olur hissiyatımızın bir de hikayesi varmış. Hillary Clinton “Zor tercihler” adlı kitabında “Dünyanın kaderini belki de bir çift ayakkabı değiştirdi” diyordu. Kısaca 2. Dünya savaşı sırasında Leningrad’a evine dönen Rus asker, cesetle dolu bir kamyonda ölülerden birinin ayağındaki ayakkabıyı eşine aldığı ayakkabıya benzetir. Ölüyü görmek ister. Gerçekten de o karısıdır, henüz ölmemiş, zor nefes almaktadır. Sonra o kadın iyileşir ve Viladimir Putin’i dünyaya getirir. Dümeninde bugün Putin olan Rusya ekonomik, askeri gücü ile ABD’nin kollarını uzattığı (ki en son örneği Suriye’dir) her alanda rakiptir. Bu ezeli rakipler şimdi de Ukrayna üzerinde bilek güreşine giriştiler. Putin enerji başta olmak üzere tüm gizli kartlarını tek tek açıyor. Amerikan kartalı yüksekten uçup Ukrayna ovasında ayıyla dansa kaldırdığı acemi Zelenski’nin bitmek bilmeyen savaş arenasında tozu dumana katışını izliyor. Yunan topraklarında konuşlandırılan yığınaklanma ile Türkiye’yi de ablukaya alarak denizlerde ve karada elimizi kolumuzu bağlamak istiyor. Bugün 20 yıllık bir tecrübe ve birikim ile dış politika dengesini başarıyla yürüten Cumhurbaşkanımız ve hükümet Rusya ile, komşu devletlerle iyi ilişkiler kurmaya gayret ediyor. Bölge ve dünya barışı için mülteci sorunu dahil elimizi taşın altına soksak da tedbiri elden bırakmamak lazım. Eski bir atasözü der ki “Kurtlarla arkadaş ol, yalnız elinden baltayı bırakma.”