Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme tanı!

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı

Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı

Verme dünyaları alsan da, bu cennet vatanı

 

Değerli okurlar! Şair Mehmet Akif ERSOY’un yazdığı İstiklal marşımızın, 12 Mart’ta kabulünün 101. Yılıydı. 10 kıtadan oluşan marşımız, yüce Türk Milletinin kurtuluş savaşı yıllarında canla başla verdiği çetin mücadelenin destanıdır. 18 Mart Çanakkale zaferi ve şehitleri anma günüdür. 1915 ve 1916 yılları arasında yaşanan Çanakkale destanının 107. Yılını kutlayacağız. Türk’ün gücünü tarihe yazdırdığı, özgürlük ve vatanı uğruna can veren yaklaşık 300.000 şehidimizi anma gününde onları rahmet, şükran ve minnetle anıyoruz. Bu sebeple 27.06.2002 tarihinde 18 Mart Şehitler günü olarak kabul edilmiştir. Gelibolu yarımadasında Osmanlı imparatorluğu ile itilaf devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir. Tarihin gördüğü en şiddetli, en acımasız saldırılardan biriydi. Size bu savaşla ilgili enteresan bir detayı aktarmak istiyorum. Çanakkale önlerinde Agamemnon zırhlısıyla atılan ilk mermiyle hatta itilaf kuvvetlerince dillendirilen bir söylem vardı. “Siz Troyalılarsınız bizse Troya’yı fethe gelen Yunanlılar” işte buna atfen de zırhlı gemiye yunan kralı Agamemnon’un ismi verilmiştir. Kanaatimce su götürmez bir gerçektir ki yüzyıllar, jenerasyonlar, ülkeler değişir ama atalarından aldıkları düşmanlık kin ve haset nesiller boyunca bazı toplumlarca aktarılıyor. Bu yüzden tarihimizi iyi öğrenmeliyiz. Zira tarih gerçekten de tekerrürden ibarettir.

         Çanakkale’de güçlü bir donanmaya sahip itilaf devletlerine karşı sayı ve mühimmat bakımından zayıf bir ordu ile çok büyük bir zafer elde ettik. 18 Mart 1915’te düşman kuvvetlerinin Çanakkale boğazı geçişi Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlarla başarısızlıkla sonuçlandı. Düşman birlikleri Arıburnu’nda karaya çıkarma yapmaya başlamışlardı. O zamanın gelişmiş askeri teçhizatıyla donanmış taburdular. Yarbay Mustafa Kemal 25 Nisanda 57. Alayı bir top bataryası ve süvari birliğiyle bölgeye gönderdi. “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” diye başlayan ve zannımca esasen savaşın gerçekliği içinde askerini harp psikolojisine sokmaya yönelik konuşmasının ilk bir cümlesini alan bazı densizler var. Geçmişte ve bugün de Atatürk’e çeşitli iftira ve karalamalar yapmaktadırlar. Neymiş efendim komutan dediğin askeriyle en öne atılmalı, askeriyle ölmeliymiş. Bu kendini bilmezlere soruyorum “Başsız ordu nerede görülmüş?” Ayrıca savaş alanında en eski çağlardan bu yana komutanlar askeri yüreklendirmek için bu ve benzeri cümleler kurar, konuşmalar yaparlar. İskender’i, Cengizhan’ı, Atilla’yı, Timur’u vs. okuyun. Atatürk ve Cumhuriyetin kurucu değerlerine hazımsızlığınız gözlerinizi kör etmiş. 57. Alayın ve tüm şehitlerimizin gösterdiği kahramanlıkları onların aziz hatırasını bizler ve bizden sonraki gelecek nesiller vatanı ve milleti için canlarını feda ederek bu destanı yazan atalarımızı asla unutmamalıyız. “Çanakkale geçilmez” destanını yazan şehitlerimiz milletinin kutsal değerlerini, vatanını korumak için can verdiler. 1914-1922 yılları arasında geçen bütün bir Kurtuluş savaşında birlerce şehit verildi. 215 kilo ağırlığındaki top mermilerini inanç ve iman gücüyle sırtlayan Seyit onbaşı ve sayısız şehitlerimizin, kahramanlarımızın hatırasını canlı tutmalıyız. Bugün hür ve bağımsız yaşadığımız bu güzel yurdumuzu o kahramanlara borçluyuz. Çanakkale’de yazılan destan Kurtuluş savaşının meşalesini tutuşturmuştur. Geçtiğimiz günlerde 14 Mart pazartesi günü Tıp bayramı idi. Çanakkale’de 1915’de tamamı şehit olan Tıbbiyeli 1. Sınıf öğrencilerinin aziz hatıralarını rahmet ve minnetle anmak isterim. Bir hekim, bir sağlık çalışanı kolay yetişmiyor. O gün Çanakkale’de vatanı ve milleti için ölümü göze alan tıbbiyeliler pandemi gibi dünyayı kasıp kavuran biyolojik bir salgın fırtınasında yine vatanı ve milleti için canını ortaya koyarak insanları iyileştirmek için büyük bir fedakarlık ve kahramanlık gösterdiler. Günümüzde sağlık çalışanlarına yönelik fiziksel ve psikolojik şiddeti esefle kınıyorum. Bugün dünyaca tanınmış Türk doktorlar geçmişten bugüne yeterince iyileştirilmeyen şartlar yüzünden yurt dışına “beyin göçü” olarak gittiler. Ülkemizin dışında tüm dünyada yaşanan kaos, savaşlar  ve mevcut ateş çemberi içinde bu vatanın değerli hekim evlatlarına her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğunun altını çizmek isterim.

Ülke bekası için kutuplaşmadan kaçınmalıyız. Topyekün birlik ve beraberlik içinde olmalıyız. Bugün hala pek çok ülke İstanbul’a Konstantinepolis demeye devam ederek hazımsızlığını ortaya koyuyor. “Su uyur, düşman uyumaz” sözünden hareketle güçlü Türkiye için çalışıp yol almalıyız. M.Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözü doğrultusunda hareket etmekle beraber dış tehlikelere ve ısınan dünya gündemine dair milletçe uyanık olmalı iç ve dış  kışkırtmalardan uzak durmalıyız. Çanakkale zaferindeki birlik, beraberlik, inanç ve azim dolu Çanakkale ruhunu Kürdü, Türk’ü, Lazı ve Çerkeziyle o kardeşliği, çok iyi anlamalı, unutmamalı, gelecek nesillere taşımalıyız. Ülkelerin milli menfaatleri doğrultusunda akılcı, sağduyulu, hassas dengeler üzerine kurulmuş politikaları vardır. Devletler arası ilişkiler çok iyi stratejilerle belirlenmesi gereken bir satranç gibidir. Ama bu satrancı dünyada ekonomik, askeri ve siyasi düzlemde en güçlüler oynamaktadır. Zayıf ve güçsüz ülkeler ise başlarına gelen saldırı ve tehlikeleri bertaraf edememektedirler. Onun için güçlü ekonomi, güçlü savunma sanayisi ve özellikle birlik ve beraberliğin kombinasyonu olmak zorunludur. Bugün savaşlarla yerinden yurdundan olan Orta doğuda ve yine Ukrayna’da mültecilerin yaşadığı acıları görüyoruz. Her daim çalışkan nesiller olmalı ve öyle nesiller bırakmalıyız. Atalarımızı ve bize bıraktıkları bu cennet vatanın değerini bilmeliyiz diyerek son sözü Mehmet Akif Ersoy’un dizelerine bırakmak istiyorum.

 

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda

Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!

Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.