İNFORMALDEN FORMAL EĞİTİME
“Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır. (Atatürk)”

Öğretmenler yaşamını öğretmeye bahşetmiş yüce gönüllü eğitim neferleridir. Bu haftaki yazımı neden bu konuya ayırdım derseniz, İsmail Hakkı TONGUÇ; Türk eğitim bilimci, köy enstitülerinin mimarı ve dönemin ilköğretim genel müdürü 24 Haziran 1960’da 62 yıl önce aramızdan ayrıldı. Cumhuriyet dönemi eğitim tarihine damga vuran Köy enstitüleri programını dönemin kültür bakanı Saffet Arıkan ile hazırlamış 1936’da ilk pilot okulları Eskişehir ve İzmir’de açmışlardır.İsmet İnönü kendisini takdir de etse sürgün yemiş bir nevi emekliliğe zorlanmıştır. Avrupa’da eğitim alan çağdaş eğitim sistemini o dönemde henüz tarım toplumu olan Türkiye Cumhuriyetinin evlatlarına bu alanda topyekün kalkınma modeliyle sunmuştur. Bir topluluğu millet yapmak istiyorsanız eğitimi, bir milleti yok etmek istiyorsanız yine eğitimi kullanabilirsiniz. (Nagehan Canbul)

   Formal eğitim planlı programlı bir sistemi öngörür, informalde ise öğrenci sahada gözlem ve analize dayalı duyularını kullanarak sınırsız, özgürce pekiştirilmiş bir eğitim şansına sahip olur. Bu şuna benziyor çok okuyan mı çok gezen mi bilir? Benim cevabım okuduğunu anlamak için gezmek, gezdiğini anlamak için de okumak gerekir olacaktır.İnformal eğitim köy enstitülerinin eğitim sistemini tarif ediyor. Tarihin tozlu raflarında yerini çoktan almış bu sistemi anlatmamın nedeni şudur: Eğitimde eşitlikçi, aydın bir anlayışı Cumhuriyet değerlerini kanıksamış karma eğitimle çağdaş Avrupa eğitim sistemini yakalamış bir ülke nasıl oldu da içinden Fetö ve uzantıları çıkan bir sarmala mahkum olmuştu.Yanıtı, dış güçler dediğimiz şey ne ister zayıf devlet, zayıf millet. Bu da nasıl mümkündür, kalkınma ve ileriye götürecek hamlelerinizin önünü kesmek için eğitimde sizi karanlığa çekerek. Finlandiya’nın eğitim seviyesi ne kadar diye kıyaslarken oysa Cumhuriyetin ilk yıllarında köy enstitüleri dönemin en ileri eğitim seviyesini yakalamıştı. Dünyanın en özgün eğitim sistemi bir devrimdi.Tarımı uygulamalı öğrenen öğrenciler, en zor müzik enstrümanlarını kolaylıkla çalabiliyorlardı. Ulus olarak ilerlememizi istemeyen dış güçler zamanın hükümetini kullanarak kurumları komünist yetiştiriyor bahanesiyle kapattırdılar. Köylere eğitim gelirse maraba bizi dinlemez mantığındaki ağalık zihniyeti de büyük resmi göremeyerek devrimci düşünce yetiştiren bu güzide sistemin bloke edilmesine destek çıktılar. Günümüz 2022’sinde aman köy enstitüsü mü olur diyebilirsiniz. Bu yazının amacı da bu değil zaten. Modern Türkiye Cumhuriyetinin ilk eğitim neferlerini eğitim enstitülerini bizler göremesek de onların eğittiği nesiller öğretmenler uzun yıllar çağdaş, laik, demokratik cumhuriyet değerlerini korumayı başardılar. Dünya eğitim sıralamasında hangi sıradayız aşikar. Okuma yazma bilmeyen insanlarımızın oranı düşündürücüdür. Kitle iletişim araçları bu kadar gelişmişken kentlerde ve kırsalda eğitim düzeyi ve seviyesinin eşitlenememiş olması son derece talihsizdir. İlk köy enstitüleri programı çeşitli gerekçelerle kapatılmasaydı bugün okuma yazma bilmeyen vatandaşımız kalmazdı. Bir ulusun en büyük yatırımı eğitime olmalıdır. Bu alanda yapılacak her yatırım bire on veren buğday başağı gibidir. İyi eğitilmiş bir nesil o ülkenin en büyük kazanımıdır. İsmail Hakkı Tonguç ve çağdaş eğitime katkıda bulunmuş çığır açmış Saffet Arıkan, Türkan Saylan gibi tüm değerleri minnet ve saygıyla anıyoruz…