Bize ‘Yeni bir yıl’ değil, yeni bir ‘insanlık’ gerekiyor…!

Değerli okurlar her yıl sona ererken yılın son haftası hep aynı tantana olur. Yılbaşı gecesi yani 31 Aralık, yılın son gecesinde kutlama yapılır mı, yapılmaz mı? Günah mı değil mi? Günahsa cehenneme kaç türlü yoldan gideriz? Bilumum aydınlarımızın yüce fetvalarıyla yıl boyu zaten hayatın sillelerinden anası ağlayan vatandaş son demoralizasyon dozunu da alır. X kuşağı, Y kuşağı, Z kuşağı yılbaşından ne anlıyoruz derseniz, tamamen deneyimsel bambaşka tanımlar ortaya çıkar. X kuşağı tek kanallı dönem TRT ekranında heyecanla beklenen, genelde soba ısıtmalı evlerde, ataerkil geniş aileler, patlatılmış mısırlar, fokurdayan çaylar, çekirdek, çerezler hele tombalalarla süslenen ortamlar, konu komşu bir arada ekrana odaklanıp sevdiğiniz sanatçıların çıkmasını pür dikkat bekleyen o mutlu yeknesak kalabalıklardı. Y kuşağı kapitalist dünyanın düzenine çoktan geçmiş, elinde piyango biletleriyle çok kanallı Tv’lerin mantar gibi çoğaldığı dönemde, heyecanla kısa yoldan zengin olmanın hayallerini kuran; köyünü çoktan unutmuş, yeni kentli, X kuşağına nazaran görece daha materyalist sınıflardı.

Günümüz Z kuşağı ise; yılbaşı anlayışı ve algısı tamamen ayrışmış bambaşka bir anlayışa evrilmişti. Patlamış mısırı tek kanallı dönemlerin ekranlarda dansözlü sanatçılı yılbaşlarını anlattığınızda, Z kuşağının bunu son derece matah ve gülünç bulduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Öyle veya böyle yılbaşı alt, orta, üst sınıf tarafından, daima imkanlar dahilinde, ülkemizde de kutlanan bir özel gece olarak kanıksanmıştır. Genci, yaşlısı, fakiri, zengini fark etmiyor. İnsanlar bir gece de olsa, neşeyle bir arada olmak istiyorlar. Genellikle alkol tüketimi, bar, kulüp, disko gibi yerlerde eğlenmenin yılbaşından bir ay öncesi kınanmaya başlamasıyla farklı düşünen iki kesimin her zamanki klasik kapışması, basında yer almaya başlar. Otobüste, sokakta, evde, işte kısacası her yerde ülkece olağan yıllık rutinimiz yılbaşı tartışmaları alır başını gider. Burada dinen şöyledir, böyledir, uygundur, değildir, kime göre, neye göre gibi sığ tartışmalara hiç girmeyeceğim. Türkiye laik bir devlettir. Herkes kendinden mesuldür. İçer – içmez, bilet alır - almaz, Pub’a gider - gitmez bana ne, sana ne, ona ne, kime ne?

Yeterince ayrıştık, kutuplaştık, konuyu fay hattına taşıyarak, toplumsal barışı baltalamak, yurdumuzun düşmanlarının ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramaz. Kınamak, horlamak çözüm değildir. Fikrinizi beyan ederken tatlı söz, hoşgörü, sevgi dili kullanınız. İslam’ın dili nefret dili değil; sevgi, merhamet, şefkat, hoşgörü dilidir. Eğer öyle olmasaydı, kılıç kullanarak fetihle, sadece bir noktaya kadar yol alınabilirdi. O halde, sizler de sevdirin, nefret ettirmeyin. Herkesin cehennemi ve cenneti kendine. Zorla, baskıyla kimseyi kendi fikirleriniz doğrultusunda, değiştiremezsiniz. Zorla olanda, güzellik ve hayır yoktur.

Yeni yılda barış, huzur, kardeşlik diliyorum. Şimdilik sevgi ile kalın hoşça kalın, yeni yılda görüşmek üzere…

25.12.2022 - Nagehan CANBUL