NAZIM HİKMET’İ ANLAMAK 

   “Ah mümkün olsa savaştan barış, barıştan da insan yapardım ve her sabah çocuklara kurşun yerine şiir atardım…” Nazım Hikmet  

Bu dünyadan bir Nazım Hikmet Ran geçti. Evet sevgili okurlar bir daha da onun gibisi gelmedi. Neden mi? Çünkü her sözü, şiiri hem sevilen hem bir o kadar da nefret edilen şiirlerin sihirbazıydı o. Kiminin kızıl kominist diye yerdiği, kiminin duygu deryasından taşan dizelerine hayran kaldığı büyük şairin ölüm yıldönümü 3 Haziran’dı.  1963’de bundan 59 yıl önce Moskova Rusya’da vatanına aşık mavi gözlü dev vatanına hasret olarak hayata gözlerini yummuştu.  

  Nazım Hikmet Ran’ın edebiyatımıza kattığı eserleri, edebi kişiliğini ve etkilerini kavrayabilmek için hayatına göz atmak gerekir. 1901 yılında Selanik’te doğmuştu. Ailesi kozmopolit eğitimli  insanlardı ve Nazım da çok iyi bir eğitim almıştır. Dedesi Nazım paşanın etkisinde kalıp ilk şiirini 11 yaşında yazmıştır. Serbest nazmın ve toplumcu şiirin öncüsüdür. İlk başlarda hece ve aruz ölçüsü kullansa da sonra özgün şiirler yazmıştır. Fütürist akımın edebiyatımızdaki temsilcisidir. Şiirlerinde siyasi görüşlerini yansıtarak fikirlerini yayma eğilimi göstermiştir. İnsan yaşamı, dünyanın içinde bulunduğu tüm sorun ve konuları şiirlerinde işleyerek sosyalizm ile ilintili sorunlara birey toplum ilişkilerine dizelerinde neşter vurmuştur. Yazarın ve şairin arka backround’u olan hayatından kalemleri etkilenmiştir. Buradan hareketle Nazım’ı bir yazıda anlatmak mümkün değildir. Yazı, söz, şiir, tiyatro, kitaplar  ardında edebiyata bıraktığı tüm bahşettiği eserler ayrı birer sayfa konusudur. Dönemin siyasi atmosferinde dünyada cereyan eden hadiseler ve politik rüzgarlar şüphesiz tüm edebiyat dünyasını ve Nazım’ıda eksenine almıştır.  

Nasıl öfkelenmem düşündükçe memleketimi 

Çırpınıyor ayakları altında bir avuç hergelenin 

Onun bu ve benzeri sözleri, şiirleri daha sonra ona hapis, yasaklar ve sürgün olarak geri dönmüştür. Çok yönlü bir şairdir. Özellikle fırtınalı aşk hayatı da onun esin ve ilham kaynağı olmuştur. Benim aralarında en sevdiğim Nazım’ın 17 yıl boyunca aşkı Piraye’ye yazdığı mektuplarının kitaplaştırılmış hali Piraye’ye mektuplardır.  

“Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak 

Unutma; aynı gökyüzü altında bir direniştir yaşamak”  

Piraye’ye mektuplar. Nazım Hikmet Ran 

İdeolojisi ve fikirleri düzleminde yaşamını şekillendirmiştir. En zor koşullarda dahi daima umuda dair eserler vermiştir. Umut ve özgürlük konularını işlemiştir. 17 Haziran 1951’de ülkesini terk etti. Moskova Rusya’da sürgünde süren yaşamı boyunca yine şiirler yazmaya, eserler vermeye devam etti. 1963’de Moskova’da bir kalp krizi sonucu öldü. Vatanına, sevdiklerine hasret giden şair günümüzde eserleri şiirleri en çok okunan yazar ve şairler arasındadır. Benim daima en sevdiğim şairlerin başında yer alan şaire dair düşüncem şudur. Nazım’ın edebiyata dair sanatı sevildi, ideolojisi bu başarıyı gölgeleyemedi. O memleket sevgisini anlattığı bir şiirinin son dizelerinde bize nasihat eder gibidir.  

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür 

Ve bir orman gibi kardeşçesine  

Bu hasret bizim…