OYUNBOZAN LOZAN

“Geçti Bor’un pazarı sür eşeği Niğde’ye” Bugün özellikle seçim arefesinde üzerinde seçim malzemesi yapılmasının yanı sıra “Vay efendim gizli maddeleri var” geyiği yapılan Lozan’a bir göz atalım. 24 Temmuz 1923 İsviçre Lozan’da başında İsmet İnönü’nün olduğu heyet Türkiye adına bu antlaşmayı imzalamıştı. 4 bölüm 143 maddelik kapsamlı bir anlaşmaydı. Sınır ve hudutlarımızı kesinkez son defa belirliyor ve sorunlu birçok konuyu da hülasa netliğe kavuşturuyordu. Lozan sınırlar, adalar, karşılıklı göç ve yerleşim üzerindeki maddeler Osmanlı’dan miras kalan bir yığın sosyal mali probleminde çözüme kavuşmasıydı. Bugün gelinen noktadaysa ülkemizde toplumdaki kutuplaşmanın verdiği derin ayrımın neticesinde tabiri caizse her kafadan bir ses çıkmaktadır. Lozan’ın hangi şart ve koşullarda imzalandığını görmek istemeyen bir kısım İsmet İnönü’yü hedefe koyuyor ve antlaşmayı hezimet olarak görüyorlar. Böyle uluslararası bir antlaşmanın özellikle Türkiye’nin tarihsel ve jeopolitik konumu göz önüne alındığında “Ne İsa”ya ne Musaya yaranabildi” misali herkesi memnun etmesi beklenemez. Oysa Lozan savaş meydanlarında tarihi destan yazan bir milletin sahada kazandığını masada tarihe yazmasıdır. Misak-ı Milli tam bağımsızlık, yeni Türk devletinin dünyaca tanınması, Sevr anlaşmasının aleyhimize olan ağır maddelerinden kurtuluşunun mührüydü. Değerli okurlar buraya kadar size Lozan sebep sonuçlarıyla sıradan bir polemik gibi gelebilir. Onu olağanüstü yapan detaylar birkaç ayrıntıda gizli. Bugün mevcut bir kesim dedik ya gizli maddeler var süresi 100 yıl olan bu antlaşma 2023’te bitiyor diye feveran ediyor. Elbette burada devletin gizli bir belgesi varsa vakıf olmamız mümkün değil. Peki o halde antlaşmanın diğer taraf ülkeleri tarafından 2023’e çok az kalmasına rağmen neden bir kaşık suda fırtına koparılmıyor merak ediyorum. Çünkü özellikle Çanakkale ve İstanbul boğazlarının durumu kıyı devletler ve muhatap dünya güçleri arasında deyim yerindeyse sırat köprüsü görevi görüyor. Bunun bariz örneğini yanı başımızda Rusya Ukrayna savaşında görmedik mi? Boğazları geçip Rusya’yı Karadeniz’de kıstırmak isteyenlerin Nato kozunu kullanmak için ipini çözdüğü Ukrayna limanı mayınlarının Marmara sularında görülmesi tesadüf değildi. Ayrıca bir diğer bıçak sırtı konu Türkiye’nin adalar konusudur ki maalesef irili ufaklı birçok adanın kıyılarımıza yakınlığı, komşu devletlerce silahlandırılması, başımızda Demokles’in Kılıcı gibi sallandırılması da cabası. Tam da bu adalar tehdidi üzerinden Lozan İsmet İnönü başarısız bulunarak yerden yere vurulmaktadır. Yine bir diğer konu İstanbul boğazına alternatif kanal İstanbul projesidir ki sanırım ülkemizin en reytingli tartışmalarından olmuştur. Bir kısım boğazda artan trafik ve tehlikeler yüzünden kanal İstanbul’un bu yükü alacağı hatırı sayılır bir kazancı hazineye kazandıracağı yönünde görüş bildirirken, büyük bir çoğunluk da bunun yer altı ve yer üstü zenginliklerine zarar vereceği, Montrö antlaşması maddelerinin ihlaline yol açabileceği ve hatta Lozan’ı tartışmalara taşıyabileceği yönünde bir savla geliyorlar. Açıkçası siyasi seçim malzemeleri olarak bol gürültülü TV oturumlarından vatandaş olarak kafamızda ne kaldı derseniz, bol kuru gürültü, baş ağrısı, üstüne bir bardak su ve ağrı kesici ile noktalıyoruz. Şu 2023 ne sihirli tarihmiş, sanki dersiniz Nostradamus’un kehanetlerinden bir demet … Bekleyip göreceğiz. En doğru sözü atalarımız demiş. “Ak koyun kara koyun geçit başında belli olur” “Geçti Bor’un pazarı sür eşeği Niğde’ye” Bugün özellikle seçim arefesinde üzerinde seçim malzemesi yapılmasının yanı sıra “Vay efendim gizli maddeleri var” geyiği yapılan Lozan’a bir göz atalım. 24 Temmuz 1923 İsviçre Lozan’da başında İsmet İnönü’nün olduğu heyet Türkiye adına bu antlaşmayı imzalamıştı. 4 bölüm 143 maddelik kapsamlı bir anlaşmaydı. Sınır ve hudutlarımızı kesinkez son defa belirliyor ve sorunlu birçok konuyu da hülasa netliğe kavuşturuyordu. Lozan sınırlar, adalar, karşılıklı göç ve yerleşim üzerindeki maddeler Osmanlı’dan miras kalan bir yığın sosyal mali probleminde çözüme kavuşmasıydı. Bugün gelinen noktadaysa ülkemizde toplumdaki kutuplaşmanın verdiği derin ayrımın neticesinde tabiri caizse her kafadan bir ses çıkmaktadır. Lozan’ın hangi şart ve koşullarda imzalandığını görmek istemeyen bir kısım İsmet İnönü’yü hedefe koyuyor ve antlaşmayı hezimet olarak görüyorlar. Böyle uluslararası bir antlaşmanın özellikle Türkiye’nin tarihsel ve jeopolitik konumu göz önüne alındığında “Ne İsa”ya ne Musaya yaranabildi” misali herkesi memnun etmesi beklenemez. Oysa Lozan savaş meydanlarında tarihi destan yazan bir milletin sahada kazandığını masada tarihe yazmasıdır. Misak-ı Milli tam bağımsızlık, yeni Türk devletinin dünyaca tanınması, Sevr anlaşmasının aleyhimize olan ağır maddelerinden kurtuluşunun mührüydü. Değerli okurlar buraya kadar size Lozan sebep sonuçlarıyla sıradan bir polemik gibi gelebilir. Onu olağanüstü yapan detaylar birkaç ayrıntıda gizli. Bugün mevcut bir kesim dedik ya gizli maddeler var süresi 100 yıl olan bu antlaşma 2023’te bitiyor diye feveran ediyor. Elbette burada devletin gizli bir belgesi varsa vakıf olmamız mümkün değil. Peki o halde antlaşmanın diğer taraf ülkeleri tarafından 2023’e çok az kalmasına rağmen neden bir kaşık suda fırtına koparılmıyor merak ediyorum. Çünkü özellikle Çanakkale ve İstanbul boğazlarının durumu kıyı devletler ve muhatap dünya güçleri arasında deyim yerindeyse sırat köprüsü görevi görüyor. Bunun bariz örneğini yanı başımızda Rusya Ukrayna savaşında görmedik mi? Boğazları geçip Rusya’yı Karadeniz’de kıstırmak isteyenlerin Nato kozunu kullanmak için ipini çözdüğü Ukrayna limanı mayınlarının Marmara sularında görülmesi tesadüf değildi. Ayrıca bir diğer bıçak sırtı konu Türkiye’nin adalar konusudur ki maalesef irili ufaklı birçok adanın kıyılarımıza yakınlığı, komşu devletlerce silahlandırılması, başımızda Demokles’in Kılıcı gibi sallandırılması da cabası. Tam da bu adalar tehdidi üzerinden Lozan İsmet İnönü başarısız bulunarak yerden yere vurulmaktadır. Yine bir diğer konu İstanbul boğazına alternatif kanal İstanbul projesidir ki sanırım ülkemizin en reytingli tartışmalarından olmuştur. Bir kısım boğazda artan trafik ve tehlikeler yüzünden kanal İstanbul’un bu yükü alacağı hatırı sayılır bir kazancı hazineye kazandıracağı yönünde görüş bildirirken, büyük bir çoğunluk da bunun yer altı ve yer üstü zenginliklerine zarar vereceği, Montrö antlaşması maddelerinin ihlaline yol açabileceği ve hatta Lozan’ı tartışmalara taşıyabileceği yönünde bir savla geliyorlar. Açıkçası siyasi seçim malzemeleri olarak bol gürültülü TV oturumlarından vatandaş olarak kafamızda ne kaldı derseniz, bol kuru gürültü, baş ağrısı, üstüne bir bardak su ve ağrı kesici ile noktalıyoruz. Şu 2023 ne sihirli tarihmiş, sanki dersiniz Nostradamus’un kehanetlerinden bir demet … Bekleyip göreceğiz. En doğru sözü atalarımız demiş. “Ak koyun kara koyun geçit başında belli olur” “Geçti Bor’un pazarı sür eşeği Niğde’ye” Bugün özellikle seçim arefesinde üzerinde seçim malzemesi yapılmasının yanı sıra “Vay efendim gizli maddeleri var” geyiği yapılan Lozan’a bir göz atalım. 24 Temmuz 1923 İsviçre Lozan’da başında İsmet İnönü’nün olduğu heyet Türkiye adına bu antlaşmayı imzalamıştı. 4 bölüm 143 maddelik kapsamlı bir anlaşmaydı. Sınır ve hudutlarımızı kesinkez son defa belirliyor ve sorunlu birçok konuyu da hülasa netliğe kavuşturuyordu. Lozan sınırlar, adalar, karşılıklı göç ve yerleşim üzerindeki maddeler Osmanlı’dan miras kalan bir yığın sosyal mali probleminde çözüme kavuşmasıydı. Bugün gelinen noktadaysa ülkemizde toplumdaki kutuplaşmanın verdiği derin ayrımın neticesinde tabiri caizse her kafadan bir ses çıkmaktadır. Lozan’ın hangi şart ve koşullarda imzalandığını görmek istemeyen bir kısım İsmet İnönü’yü hedefe koyuyor ve antlaşmayı hezimet olarak görüyorlar. Böyle uluslararası bir antlaşmanın özellikle Türkiye’nin tarihsel ve jeopolitik konumu göz önüne alındığında “Ne İsa”ya ne Musaya yaranabildi” misali herkesi memnun etmesi beklenemez. Oysa Lozan savaş meydanlarında tarihi destan yazan bir milletin sahada kazandığını masada tarihe yazmasıdır. Misak-ı Milli tam bağımsızlık, yeni Türk devletinin dünyaca tanınması, Sevr anlaşmasının aleyhimize olan ağır maddelerinden kurtuluşunun mührüydü. Değerli okurlar buraya kadar size Lozan sebep sonuçlarıyla sıradan bir polemik gibi gelebilir. Onu olağanüstü yapan detaylar birkaç ayrıntıda gizli. Bugün mevcut bir kesim dedik ya gizli maddeler var süresi 100 yıl olan bu antlaşma 2023’te bitiyor diye feveran ediyor. Elbette burada devletin gizli bir belgesi varsa vakıf olmamız mümkün değil. Peki o halde antlaşmanın diğer taraf ülkeleri tarafından 2023’e çok az kalmasına rağmen neden bir kaşık suda fırtına koparılmıyor merak ediyorum. Çünkü özellikle Çanakkale ve İstanbul boğazlarının durumu kıyı devletler ve muhatap dünya güçleri arasında deyim yerindeyse sırat köprüsü görevi görüyor. Bunun bariz örneğini yanı başımızda Rusya Ukrayna savaşında görmedik mi? Boğazları geçip Rusya’yı Karadeniz’de kıstırmak isteyenlerin Nato kozunu kullanmak için ipini çözdüğü Ukrayna limanı mayınlarının Marmara sularında görülmesi tesadüf değildi. Ayrıca bir diğer bıçak sırtı konu Türkiye’nin adalar konusudur ki maalesef irili ufaklı birçok adanın kıyılarımıza yakınlığı, komşu devletlerce silahlandırılması, başımızda Demokles’in Kılıcı gibi sallandırılması da cabası. Tam da bu adalar tehdidi üzerinden Lozan İsmet İnönü başarısız bulunarak yerden yere vurulmaktadır. Yine bir diğer konu İstanbul boğazına alternatif kanal İstanbul projesidir ki sanırım ülkemizin en reytingli tartışmalarından olmuştur. Bir kısım boğazda artan trafik ve tehlikeler yüzünden kanal İstanbul’un bu yükü alacağı hatırı sayılır bir kazancı hazineye kazandıracağı yönünde görüş bildirirken, büyük bir çoğunluk da bunun yer altı ve yer üstü zenginliklerine zarar vereceği, Montrö antlaşması maddelerinin ihlaline yol açabileceği ve hatta Lozan’ı tartışmalara taşıyabileceği yönünde bir savla geliyorlar. Açıkçası siyasi seçim malzemeleri olarak bol gürültülü TV oturumlarından vatandaş olarak kafamızda ne kaldı derseniz, bol kuru gürültü, baş ağrısı, üstüne bir bardak su ve ağrı kesici ile noktalıyoruz. Şu 2023 ne sihirli tarihmiş, sanki dersiniz Nostradamus’un kehanetlerinden bir demet … Bekleyip göreceğiz. En doğru sözü atalarımız demiş. “Ak koyun kara koyun geçit başında belli olur