ÖZEL HABER NAZİLE AKARSU

DEPREM SONRASI YARGI SÜRECİ

Sakarya Baro Başkanı Avukat İlknur Ebiz Yıldız, deprem sonrası yargı sureci ve kentsel dönüşümün hukuki boyutu üzerine önemli açıklamalarda bulundu. Sakarya Barosu olarak deprem bölgesinde yaraların sarılması için aktif olarak görev yaptıklarını anlatan Yıldız, sorumluların tespit edilmesi noktasında  yapılan savcılık görevlendirmelerinde sayısal olarak eksikler olduğunu dile getirdi.

 “CİDDİ AKSİYON ALDIK”

Sakarya Baro Başkanı Avukat İlknur Ebiz Yıldız, “Deprem bölgesiyle ilgili olarak Sakarya Barosu başından beri çok ciddi bir şekilde aksiyon almak suretiyle sürece dahil oldu.  Türkiye Barolarının içerisinde hafif kurtarma eğitimi alan bu konuda iradesini ortaya koyan ilk baro Sakarya Barosu. Geçen sene aldığımız karar neticesinde AFAD ile iş birliği içinde bir süreç yürüttük. Ciddi eğitimli bir ekiple deprem bölgesine intikal ettik. Sakarya Barosu 3 il üzerinde konuşlandı ama esasen faaliyetini Hatay Barosu üzerinden yürüttü. Hatay Barosunun koordinesi ve lojistiğinin organizasyonu Sakarya Barosu’ndaydı. Sakarya Barosu depoyu kurdu, yardımların dağıtılması sürecini yönlendirdi, diğer baroları da yönlendirdi” şeklinde konuştu.

“BİR EKİBİMİZZ HALA ORADA”

Sakarya Barosu’ndan bir ekibin hasar tespit çalışmaları için hala orada olduğunu belirten Yıldız, “İki ekibimiz görevini diğer barolara teslim etmek suretiyle Sakarya’ya döndü. Şu an üçüncü ekibimiz deprem bölgesinde Hatay Barosu’nun alanında faaliyet gösteriyor. Depreme ilişkin tespit faaliyetlerinde bulunmak, bina hasar tespitlerinde savcılık makamıyla birlikte hareket etmek suretiyle bir çalışma yürütüyor. Türkiye Barolar Birliği (TBB) bu konuda bir havuz oluşturdu. İlk 2 grubumuz kendi aldığımız aksiyon neticesinde yürüttüğümüz bir süreçte görev aldılar. Son süreç ise üçüncü grubumuz TBB’nin oluşturduğu havuz çerçevesinde Sakarya Barosunun yürüttüğü bir süreç.  Bunun dışında Sakarya Barosu ne yaptı? Tüm içi yanan vatandaşlarımızın aldığı aksiyon gibi biz de yardım faaliyetlerinde bulunduk. Bu faaliyetleri de hem Sayın Valimiz Çetin Oktay Kaldırım koordinatörlüğünde bulunan Kahramanmaraş ili üzerinden hem de Adıyaman üzerinden barolarımızla, valiliğimizle ve AFAD ile irtibatlı olarak gerçekleştirdik” ifadelerini kullandı.

“BÜYÜK BİR YIKIM”

Bölgedeki yıkımın çok büyük olduğuna dikkat çeken Yıldız, “Bu kadar çok ekiple bölgeye intikal eden bir baronun başkanı olarak, afetin durumuna ilişkin olarak meslektaşlarımızla istişareler yaptık. Meslektaşlarımızın izlenimlerini de paylaşmak isterim. Ben sağlık sorunları nedeniyle bölgeye intikal edemedim maalesef. Biz 1999 depremini yaşamış bir şehiriz, bu acıları bilen bir şehiriz. Oraya giden arkadaşlarımız 1999 depreminden daha büyük bir yıkımla karşı karşıya kaldıklarını belirttiler. Organizasyona ilişkin eleştirileri vardı. Ama milletimizin el birliği ile bu süreci atlatmak yolundaki çabasını meslektaşlarımız bize ifade ettiler. Toplu bir yıkımın olmuş olması sebebiyle acılar çok büyüktü. Bir taraftan da teknik anlamda deprem tecrübesi olan bir kentten gelmiş olmamızın artısıyla ova zeminine, alüvyon bir zemine yerleşimin olmasının yıkımı artırdığına dair bir değerlendirme yapıldı. Bir başka şeyi daha ifade ettiler, öncesinde bir hazırlık sürecine girmiş olsak da 30 kişilik bir ekip değil aslında daha kalabalık bir ekiple afete hazırlıklı olunmasına ilişkin izlenimlerini ilettiler” şeklinde konuştu.

“AFETE HAZIRLIKLI OLMALIYIZ”

Av. İlknur Ebiz Yıldız, “Ben tüm barolar birliği toplantılarında ilk olarak afeti konuşmuş bir baro başkanıyım. Afete daha hazırlıklı olmalıyız, afet hukukunu daha da geliştirmeliyiz diyen biriyim. Kendi baromda da eğitimli kişi sayısını artırmanın önemini vurguladık. Baromuzda da bu hususta eğitim almak isteyen arkadaşlarımıza bu eğitimi aldıracağız. Daha önce kentsel dönüşüme ilişkin çalışmalar yürüttü Sakarya Barosu. Acil sağlık müdahalesi, hafif kurtarmayla ilgili çalışmalar da yürüttük. Bütün meslektaşlarımızın adres bilgilerini bir havuzda topladık. Deprem anında nasıl ulaşabiliriz, ne yapabiliriz bunların aksiyonunu da aldık. Sakarya Barosu’nda toplam bin 290 avukat var ailelerimizle birlikte toplam 5 bin kişilik kocaman bir baroyuz. Afet anında ve sonrasında yapılacaklarla ilgili tedbirli olunması gerektiğini düşünüyoruz. Bahsettiğim bu izlenimlere dair de bu konulara daha çok eğileceğimizi ifade etmek isteriz” şeklinde konuştu.

“SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDUK”

Röportajımızın devamında depremle ilgili yargı sürecinin nasıl işleyeceğine dair bilgi veren Yıldız, “Yıkılan binalar ve hayatını kaybeden insanlarımızla ilgili olarak Cumhuriyet Savcılıkları tarafından resen bir süreç yürütülmek zorunda ve yürütülüyor. Ama onun dışında biz barolar olarak ne yaptık? Biz depremin ilk gününden itibaren bir akademik çalışma yapalım, suç duyurusu metinlerini hazırlayalım, kendi irademizi meseleye nasıl baktığımızı ortaya koyalım istedik. 81 ilin barosu suç duyurusunda bulundu. Yıkımın olduğu bütün illere ilişkin suç duyurularında da bulunduk. Hâlihazırda resen soruşturmanın yürümesi gereken bir konuda zaten suç duyurusunda bulunmaya gerek yok. Fakat biz Türkiye Barolar Birliği ve il baroları olarak hukuki tasnif yapılsın, bizim zaviyemizden meseleye bakılması açısından suç duyurusunda bulunduk. Burada birden fazla suç unsurunun oluştuğu gözüküyor. Olası kastla insan öldürme suçunun değerlendirmeye alınmasını, sadece bilinçli taksir değil daha ağır yaptırımların olması gerektiğini düşünüyoruz. Olası kast dediğimiz kasta yakın bir şeydir. Kişi, neticeyi öngörmesine rağmen hareket ediyorsa artık burada olası kastı tartışmak gerekiyor” şeklinde konuştu.

“KAMUNUN MESULİYETİ VAR”

Yıldız, “Barolar olarak meselenin bilinçli taksir veya taksir boyutunda olmadığı, olası kast boyutunda olduğu yönündedir. Bunun dışında sadece müteahhitler bazında bir değerlendirme yapılmamalıdır. Sadece bu açıdan değerlendirme yapılması sıkıntı yaratır. Niye sıkıntı yaratır? Biz ‘Başka afetler yaşanmasın, herkes tedbirli olsun’ derken, cezanın neticesinin herkes tarafından öngörülmesini isterken böyle programlamamalıyız. Kamu görevlilerinin de burada mesuliyeti vardır. En yukarıdan en aşağıya kadar bütün kamu görevlilerinin, üzerine düşen mükellefiyetleri yerine getirmeyerek, kanunun kendisine verdiği yükümlülükleri yerine getirmeyen herkesin sorumluluğu vardır. Burada yıkılan her binayla ilgili olarak, sorumluluğunu yerine getirmeyen kişilere ilişkin olarak hem Sakarya Barosu hem tüm il baroları hem de Türkiye Barolar Birliği suç duyurusunda bulundu” diye belirtti.

“DELİL TESPİTİ YAPILIYOR”

Delil tespiti aşamasında Sakarya Barosunun çalışma yaptığını belirten Yıldız sözlerini şöyle sürdürdü:  “Biz Sakarya’da yaşadığımız deprem deneyiminden biliyoruz ki tespitler doğru yapılmadığında neticeye gitmek sorun olacak. O yüzden Sakarya Barosu’ndaki meslektaşlarımız deprem bölgesinde tespit faaliyetlerine katılmaktalar. Çünkü işin hukuki sıhhatini, delillerin doğru toplanmasını sağlayabilmek çok mühim bir aşama. Binlerce binanın yıkılmasından bahsediyoruz, çok zorlu bir süreç.  Bu doğrultuda delillerin doğru bir şekilde toplanıp, doğru bir şekilde neticelendirip yargılama faaliyetinde doğru aksiyon alınması adaletin teslimi bakımından kıymetli. Şuanda delil tespiti aşamasında çeşitli gözaltı kararlarının verildiğini görüyoruz. Ben bu süreçte geç kalındığı kanaatindeyim. Daha hızlı aksiyon alınabilirdi. Ben ilk iki gün için yapılan savcılık görevlendirmelerinin sayısal olarak eksik olduğunu değerlendiriyorum. Bunu bir eleştiri olarak ortaya koyuyorum. Sonrasında herkesin bir seferberlik anlayışıyla hareket ettiğini, özellikle hakimlerimiz, savcılarımız ve avukatlarımızın bütün yargı organları ile birlikte bir dayanışma içinde hareket ettiğini ifade etmek isterim” şeklinde konuştu.

“MÜEBBET HAPİS CEZASI”

Yıldız, “Yargı süreci nasıl devam edecek? Yaptığımız suç duyurularının her birisinde her bir kişide olası kastla adam öldürme suçunun neticesinin oluştuğunu düşündüğümüzden müebbet ile ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasını talep etmekteyiz. Kamu görevlileri için ise görevi kötüye kullanmayla ilgili bir değerlendirme yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Ama ben ilkesel olarak bir yargılamanın sonucunda şu kadar ceza alınır, şu olur, bu olur diye bir cümleyi asla kullanmadım. Kamuoyunu yanıltmamak anlamında böyle bir ifadeyi kullanmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Dolayısıyla netice-ceza şeklinde söylemek yerine bizim arzu ettiğimiz cezayı söylemenin daha doğru olduğunu düşünüyoruz” dedi.

“HUKUKSAL YARDIM ALIN”

Depremzede  vatandaşlara verilen hukuksal yardımlar hakkında bilgi veren Yıldız, “Afet bölgesinde bulunan herkesin kendi ilindeki baroya ve baro kanalıyla hukuksal yardımlardan faydalanmasının faydalı olduğunu düşünüyorum.  Başka bir ildeyseniz ve depremden zarar gördüyseniz o ilin barosuna müracaat edin. Hukuki yolları doğru kullanmak açısından daha doğru olur. Herkese itibar etmektense baroların üzerinden yürütmenin doğru olduğunu düşünüyorum. Adli müzaheret dediğimiz yani yargılama masraflarından muaf tutulan süreçlerin olduğunu ifade edelim. Ayrıca ekonomik koşulları deprem nedeniyle zarar gören vatandaşlarımıza yine barolarımız eliyle adli yardım üzerinden hukuki hizmet verileceğini ifade edelim” şeklinde konuştu.

“BÜYÜK KAYIPLAR VERDİK”

Depremde birçok meslektaşlarını kaybettiklerini söyleyen Baro Başkanı Yıldız, “Depremin ciddi yaralarını yaşamış bir meslek grubuyuz. Toplamda 11 bin meslektaşımız bu depremde birebir zarar görmüş durumda. Özellikle Malatya’daki meslektaşlarımızın hiçbirinin bürosunun kalmadığını öğrendik. 100 meslektaşımız bu depremde hayatını kaybetti. Bizzat avukatlar ve barolar olarak bunları yaşıyoruz ama buna rağmen mesleğimizin onurlu tarafı vatandaşımıza en zor anında hizmet verebilmektir.  Barolar dayanışmanın kıymetini bu süreçte çok güzel gösterdiler. Kendi barolarımız üzerinden hem halkımıza ulaştık hem de meslektaşlarımızın süreci hafif atlatma konusunda iş ve işleyişleri yürüttük. Allah bir daha böyle acılar yaşatmasın ama aklımızı başımıza devşirelim, tedbirli olalım. Bizim şehrimiz de deprem riski taşıyan şehirlerarasında. En üst makamında en alttaki makamdaki kamu görevlisinin bu güne kadar gösterdiği duyarlılığı daha da yoğun bir şekilde göstermesi gerektiğinin bir zorunluluk olduğunu düşünüyoruz. Gerçekten deprem öldürmüyor, bizi evlerimiz öldürüyor. Dolayısıyla tedbirli olmakta fayda var diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

“KENTSEL DÖNÜŞÜM OLMAZSA OLMAZ”

Kentsel dönüşümle ilgili görüşlerini dile getiren Av. İlknur Ebiz Yıldız, “Şehrimizde de kentsel dönüşüm yapılıyor. Zemin sıvılaşmasının çok yoğun bir kent olduğunu hepimiz biliyoruz. 1999 depreminden sonra arta kalan çok fazla binamız olduğunu biliyoruz. Bu binalarla ilgili olarak kentsel dönüşüm sürecinin hızlandırılması gerektiği herkesin malumu olan bir mesele. Kentsel dönüşüm elzem bir durum ama kentsel dönüşümün önündeki bütün hukuki engellerin kaldırılması gerekiyor. Mülkiyet hakkı anayasal bir hak, bu anayasal hakka müdahale edile bilmesi için kanunla düzenleme yapılması lazım. Bedelleri ödenmek suretiyle gerek anayasada yapılacak bir düzenleme ya da daha sert bir yaklaşımı içerebilecek zorunluluk halinde kamuda buralara müdahale edilecek bir sürecin önünü açacak bir yasal düzenlemenin yapılması gerekiyor. Tek koşulu kişinin mülkiyet hakkına müdahale edildiğinde bunun bedelinin ödenmesi gerekiyor.

“ÇOK HIZLI OLMALIYDIK”

Aradan geçen 23 yılda kentsel dönüşümün çok daha hızlı yürütülmesi gerekiyordu. Bir takım yasal engeller oldu, halkın bilinçsizliği oldu, kamu iradelerinin gecikmeleri oldu. Gelinen aşamadan sonra geleceğimize bakıp aksiyon almanın önemli olduğunu düşünüyorum. Süreci ortaklaşa olarak yürütebilirsek daha çabuk aksiyon alabiliriz. Kentsel dönüşümün olmazsa olmaz olduğu bir nokta da başka tartışmaların önüne geçilmesi gerekiyor. Mülkiyet hakkının önemi ile doğru orantılı olarak kişilerin hak kayıplarının da önüne geçilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.

 

Advert