Eğitim-Sen binasında gerçekleştirilen toplantıya KESK Genel Merkez MYK üyeleri Gönül Kural Şimşek, Simge Yardım, Yener Kabaoğlu, Mehmet Kaya, Eğitim-Sen Sakarya Şube Başkanı Yücel Kaçar katıldı.

Gönül Kural Şimşek, "Emekçiler olarak her geçen gün daha fazla yoksullaşıyoruz. Daha fazla güvencesiz hale getiriliyoruz. Siyasi iktidar yıllarca emekçileri enflasyonun düşeceği, gelirinin artacağı, ekonominin dünya çapında büyüyeceği vaatleriyle kandırmaya devam ediyor. İşsizlerin sayısı 9 milyona ulaştı.  Her 5 gençten biri, her 3 kadından biri işsiz" dedi.

 

Şimşek, "Ülkeyi OECD ülkeleri içinde resmi enflasyonu en yüksek ülke durumuna getirdiler. OECD ortalaması yüzde 8 iken biz %72 ile bunun tam 9 katı gıda enflasyonu yaşıyoruz. Çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız gerçek hayat pahalılığı TÜİK enflasyonunu katlıyor. Açlık sınırı 17 bini yoksulluk sınırı 50 bini geçmiş durumda.. 85 milyonluk nüfusun 51 milyonu açlık sınırı,32 milyonu ise yoksulluk sınırı altında yaşamaya çalışıyor. Emeklilerin yarısı en düşük aylık olan 7 bin 500 TL’ye, çalışanların yarısı ise 11 bin 402 TL’lik asgari ücrete ayakta kalmaya çalışıyor. Ortalama kamu emekçisi maaşı ise “ilave seyyanen ödenek” oyununa rağmen ancak yoksulluk sınırının yarısına ulaşıyor. En düşük ev kirası bile asgari ücreti aşmış durumda. En temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için borçlanıyoruz. Halkın kredi kartı borçları geçen yıla göre iki buçuk kat arttı. Bugün her 100 kişiden 12'si borcunu ödeyemediği için yasal takipte.

Biz emekçiler bütün bu sorunlarla boğuşurken iktidar hala İşçiyi, memuru, emekliyi enflasyona ezdirmediğini , yeni bir ekonomik modele geçtiğini söyleyerek aklımızla alay ediyor. Oysa yeni modelin çalışanlara ve halka daha fazla yoksulluk sunacağı ortada. Faizin inmeye devam edeceğini söyleyen cumhurbaşkanı seçim sonrası bu vaatleri unuttu. KDV’yi ÖTV’yi, harçları, tüm kredilerin faiz oranlarını büyük oranlarda arttırdı. Motorlu Taşıtlar Vergisini (MTV) iki kez aldılar. Ardından 1 Trilyon 120 milyarlık ek bütçenin de tüm yükünü vergilerle yine bize yıktılar. Emekçinin tüketimini kısmaktan bahsederken kendi lüks harcamalarından ve yüksek maaşlarından geri adım atmadılar. Ama okul öncesi eğitimdeki yüzbinlerce öğrencinin 1 öğün ücretsiz yemeğini bile kestiler. Saldırı dalgasının bugün Orta Vadeli Program, Kalkınma Planı ve bütçe kanun teklifiyle süreceğini görüyoruz.

Maaşlarımızı gerçekleşen enflasyona göre değil, hedeflenen enflasyona göre artırmayı, böylece enflasyon farkı ödemesini kaldırmayı hedefliyorlar. Emekli olma yaşını yükseltilmek, emekli aylıklarını daha da düşürmek istiyorlar. Sosyal harcamalara, eğitim ve sağlık başta olmak üzere kamu hizmetlerine yapılan harcamaları daha da kısmayı, özelleştirmeleri tüm hızlıya sürdürmeyi hedefliyorlar. ‘Vergi reformu’ adı altında çalışanlara ve halka daha çok vergi, ‘esnek çalışma’ adı altında daha çok sömürü dayatmak, kıdem tazminatını ortadan kaldırılmak istiyorlar.

TBMM’de görüşülen bütçe kanun teklifi, iktidarın yeni ekonomi modeli emekçinin boğazını daha da sıkmaya yöneliktir.
Bütçe teklifine göre önümüzdeki yıl devletin her 100 TL’lik giderinin 89 TL’si vergilerden karşılanacak. Vergiler kimden, nereden toplanacak bir bakalım?
Vergi yükü gelmiş geçmiş tüm bütçelerden daha ağır bir şekilde bize, emekçi sınıflara, halka yıkılmak isteniyor.Bütçe kanun teklifi ile toplanacak vergiler geçen yıla göre tam %132 artırılıyor.

 

ÖTV %175, büyük bölümü bizim maaşlarımızdan kesilen Gelir Vergisi %140, KDV %120, Damga Vergisi %160, Şans Oyunları Vergisi tam %320 artırılıyor.
Buna karşın, devlet toplayacağı her 100 TL verginin 25 TL’sinden vergi harcaması adı altında   sermaye, patronlara getirdiği muafiyet ve istisnalarla vazgeçiyor.
Ayrıca 100 TL’lik kurumlar vergisinin 20 TL’si de Merkez Bankası, kamu bankaları ve TPAO, BOTAŞ, Elektrik Üretim A.Ş. gibi KİT’ler tarafından karşılanıyor.
Kısacası halk, çalışanlar vergi yükü altında ezilirken büyük holdingler, şirketler çalıştırdıkları asgari ücretli kadar dahi vergi ödemeyecek.  

Toplanacak her 100 TL verginin 17 TL’si iktidarın yurt dışından ve içinden aldığı borçların sadece faiz ödemesine, 16 TL’si savunma ve güvenlik harcamalarına, 5 TL’si “teşvik” olarak büyük patronlara, sermayeye 3 TL’si hizmet alsak da almasak da müşteri garantili şehir hastanelerine, yol, köprü, havaalanı, tünel inşaatı müteahhitlerine gidecek.

2006 yılında %40 olan genel kamu hizmetlerine ayrılan pay ise bu bütçede %29’a indiriliyor. Üstelik eğitime ayrılan bütçenin bir bölümü CEDES gibi projelerle tarikatlara, cemaatlere, hısım akraba çevresinin kurduğu vakıflara, Diyanete aktarılacak. Sağlığa ayrılan bütçenin 84 Milyar TL’si yani günlük 229 milyonu hasta garantisi verilen şehir hastanelerine gidecek.

Toplanacak verginin çok az bir kısmı 100 TL verginin sadece 4 TL’si yoksullukla mücadeleye , 4 TL’si tarım ve ormancılığa, 3 TL’si istihdama, 2,7 TL’si hukuk ve adalete, Sadece 400 kuruşu kırsal kalkınmaya, 360 kuruşu çocukların korunmasına ayrılıyor. Toplanacak her 100 TL verginin sadece 120 kuruşu bağımlılıkla mücadeleye, 53 kuruşu ise kadının güçlendirilmesine ayrılıyor. Öte yandan vergilerdeki fahiş artışa rağmen bütçe 2 trilyon 652 milyar TL açık veriyor.
İktidarın kendi eliyle yarattığı enkazın tüm faturasını emekçilere, halka yıkmak istediği bu bütçeyi kabul etmiyoruz.

Halktan, emekten yana bir bütçe için, öncelikle bütçe hakkımızın önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Vergide adalet istiyoruz. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasını, belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını istiyoruz. Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, tasfiyesine, özelleştirme soygununa son verilmesini istiyoruz. Kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılmasını istiyoruz. Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesini istiyoruz. Başta depremzedeler ve öğrenciler olmak üzere tüm dar gelirlilere kamusal, güvenli ve sağlıklı barınma olanaklarının sağlanmasını istiyoruz. Eğitimin her kademesindeki çocuklarımız için 1 öğün ücretsiz, sağlıklı yemek istiyoruz.

Emeğe kölelik dayatan politika ve uygulamalara son verilmesini istiyoruz. İnsanca yaşamaya yetecek, yoksulluk sınırı üzerinde bir ücret istiyoruz. Bütçeden engellilere yönelik kamu hizmetlerinin geliştirilmesi için ayrılan payın arttırılmasını, kamuda engelli istihdamının arttırılmasını istiyoruz. Küçük bir zengin azınlığın çıkarı için emekçileri , halkı yok sayan adaletsizliğe, haksızlığa karşı çaresiz değiliz. 2 Aralık Cumartesi günü İstanbul ve Diyarbakır’da yapacağımız bölge mitingleriyle emeğimize, ekmeğimize, geleceğimize, bütçe hakkımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz. İşçileri, emekçileri, emeklileri, kadınları, gençleri, bütün ezilenleri Halktan, emekten yana bir bütçe için omuza omuza vermeye mücadeleyi birlikte büyütmeye çağırıyoruz" ifadelerini kullandı.

Advert