Günümüzde ve gelecekte de dünkü o şer Sevr ve uzantısının bop paylaşımı peşinde koşuşan haçlı emperyalizmin sinsi şer entrikalarına karşı daima onurluca karşı durmaktır; ecdadımızdan yadigar kalan bu kutsal vatanı kıyısıyla adasıyla velhasıl her yönüyle onurluca savunmaktır Çanakkale..

   

Çanakkale Destanı her daim anlatılmalıdır..  Türklüğün ve ecdadımızdan yadigar bu güzel Türk Yurdu’nun özgürlüğünün ve istiklâlinin ebedi var oluşunun istencinin destanı Çanakkale iyi anlaşılmalıdır.. Dünden yarınlarımıza ışıktır Çanakkale..  Ki, dünün işgalcisi o haçlı emperyalizmin o güçlü donanmasına, o üstün silah gücüne ve o işgal emellerine karşı onurlu millî karşı duruşun, ulusal bağımsızlığa sahip çıkmanın, vatan sevdasının şanlı bir destanıdır Çanakkale..

 

Şanlı bir destan olan Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünü kutluyor, Çanakkale, İstiklâl Savaşı ve Vatan görevi şehitlerimizi, ebediyete intikal eden  kahramanlarımızı saygıyla, minnetle, sevgi ve şükranla anıyoruz. Ecdadımıza, Şanlı şehitlerimize, ebedi Başkomutanımız Anafartalar Kahramanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e her daim minnettarız.  Ruhları şâd olsun. 

  

Çanakkale içinde aynalı çarşı, / Ana ben gidiyom düşmana karşı” dizelerinin yer aldığı o tarihi destanımız Çanakkale Savaşı’nı anlatan “Çanakkale İçinde” türküsü, Dur Yolcu!” uyarısı nasıl unutulur, nasıl unutturulur?! Yurdumuza ve ulusumuza kem gözlerle bakan o düşmana, o şer düşmanın işbirlikçilerinin sinsi şer kumpaslarına nasıl aldanılır?! Türklüğün ezeli ve ebedi düşmanlarının şirin söylemli yalan sözlerine nasıl inanılır?! Gafletle, ihanetle hangi doğruya varılır?!  Kargaşa bir hüner değildir.. Bu kutsal vatanın ve aziz milletin istiklâli ve istikbali, bu güzel vatanın ve milletin huzur ve refahı önemlidir..  Çok iyi bilinmelidir ki, ecdadımızdan yadigar kalan bu güzel vatan toprağında harabeler, enkazlar üzerinde büyük Atatürk’ün önderliğiyle yeniden kazanıldı hürriyet ve hür yarınlarımız için kurulduydu bu feyizli Cumhuriyet..

    

Birinci Dünya Harbi bahanesiyle oluşan o haçlı emperyalizmin işgalinden “Kurtuluş”umuzun ve “Kuruluş”umuzun öncüsü Anafartalar Kahramanı Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün; “Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayan ı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.(M.K.A.) sözüyle tanımladığı “ÇANAKKALE” çok iyi anlaşılmalıdır! 

 

   Bağından bahçesinden, işinden gücünden, evinden ocağından ayrılan genç, yetişkin, yaşlı ve daha on beşinde diye ayırt edilmeksizin her yaştan vatanseverlerimizin yanı sıra  Lise sınıflarındayken, yüksek okuldayken okulunu yarıda bırakıp vatanın istiklâli için Çanakkale’ye giden ve bir daha geri dönemeyen (ki, bu geriye dönemeyişler nedeniyle kimi liselerin, tıbbiye okulunun mezun veremediği Çanakkale Savaşı esnasında) o nice yurtsever şehitlerimizin, elini kolunu, ayağını, gözünü yitirme pahasına o eli silahlı saldırgan emperyalist haçlı düşmanı bu ülkeye ayak bastırtmamaya azim ve gayret gösteren Şanlı Şehitlerimizin ve Kahraman Gazilerimizin bu kutsal Vatan için oluk oluk döktükleri al kanlarıyla, “Kanımız, Canımız feda olsun; Yeter ki Vatan Kurtulsun!” dercesine seve seve feda ettikleri canlarıyla yazdıkları Şanlı Bir Destandır Çanakkale..  [1915’te üç lise, 1921’de ise Mektebi Tıbbiye (Darül Fünun) tek mezun veremedi. Çünkü bütün öğrencileri Çanakkale’de şehitti.. (Üç lise; Galatasaray Lisesi, Konya Lisesi ve İzmir Lisesi.)(Darül Fünun-İstanbul Ünv. Tıp Fak. 1. Sınıf öğrencisi 2.500 tıbbiyeli..)]

   

Sanayide ilerleyen kimi Batılılar, ürettiklerini pazarlamada üstünlük sağlama  yarışına girdiler.. Sömürge ve pazar alanlarını oluşturma ve genişletme ihtiraslarından doğan kargaşalar yüzünden Avrupa devletleri arasında yeniden kargaşalar ve gruplaşmalar oluştu.. “Üçlü İttifak(kendi aralarında anlaşma, uyuşma,birliktelik) adında ilk gruplaşmayı, İtalya’yı yanına alıp sonra kaybeden Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile oluşturdu (1883). Buna karşılık İngiltere, Fransa ve Rusya arasında da “Üçlü İtilâf(rakip gruba karşı anlaşma, uyuşma) oluştu (1907).

   

Medeniyet yarışından ziyade para kazanma hırsının, sömürü anlayışının  dayanılmaz cazibesinin oluşturduğu ihtiraslar yüzünden, Avrupa, yeniden cadı kazanı misali kaynıyor, Ortaçağ karanlığından yeni çıkılmasına rağmen aç kurtlar misali birbirlerini yemek için bir bahane, bir kıvılcım aranıyordu.! (28 Haziran) 2014 yılında bir Sırp öğrenci tarafından Avusturya-Macaristan veliahtının ve eşinin (Saraybosna’da) öldürmesi  ile ilgili suikast olayı bahane edilerek savaşın kıvılcımı oluştu ve birkaç gün içinde Birinci Dünya Savaşı başladı. 

 

Batı’yı kasıp kavuran bu ateş, Cihan İmparatorluğu Osmanlıyı da etkilemeye başladı.. Sanayide devleşen Almanya, ısrarla Osmanlı’nın kendi yanında yer almasını istiyordu.. İngiliz grubu ise Osmanlı’ya tarafsız kalmasını öneriyordu.. Avrupalı devler savaşında Almanya’nın ittifak teklifini kabul etmeyip tarafsız kaldığını dünyaya duyuran Osmanlı, Akdeniz’deki İngiliz donanmasının önünden kaçarak Çanakkale Boğazı’na gelip kendine sığınan iki Alman savaş gemisini düşmanına vermedi.. Tarafsızlığını göstermeye uğraşan Osmanlı, İngilizlerin kendilerine verilmesini istediği Goben ve Breslav adındaki bu iki Alman savaş gemisine Osmanlı bayrağı çektirdi ve buna istinaden bu gemilerin satın alındığı söylendi..

   

Hızlı ve muharebe gücü yüksek konumdaki ağır kruvazör olan Goben’e “Yavuz” ,  hafif kruvazör olan Breslav’a da “Midilli” adları verildi.  “Yavuz” ve “Midilli” adları verilen bu iki Alman savaş gemisinin kendi Alman mürettebatıyla bir gece (Saray’ın ve Sadrazamın haberi olmaksızın, Enver Paşa’nın bilgisi dahilinde) Karadeniz’e açılıp (28/29 Ekim 1914) Rusya’nın Karadeniz’deki kimi savaş gemilerini batırmasıyla; Odesa, Sivastopol, Novorossisk  gibi gelişmiş limanları topa tutmasıyla fiilen o savaş yangınının içine girildi, tarafsız kalınacağı beyan edilmesi ne rağmen bu iki Alman savaş gemisi yüzünden 30 Ekim’den itibaren İngiltere, Fransa ve Rusya’da Osmanlıya karşı tepkiler oluşmaya başladı.!  Ve Rusya, tarafsızlığını bozan  Osmanlı’ya karşı (2 Kasım’da) savaş kararı aldı. (Limanları bombalanan Ruslar, 1 Kasım’da karadan Kafkasya yöresine savaş başlatarak Kars, Sarıkamış, Ardahan’ı işgale yöneldi. Ardından Sarıkamış faciası oluştu! Trabzon kıyıları bombalandı!)  

 

Çanakkale’nin denizden geçilip İstanbul’a ulaşılabilmesi için İngilizler ve Fransızlar da (5 Kasım 1914’te)  Osmanlıya karşı savaş kararı aldılar. Rus limanlarını İki Alman savaş gemisi yüzünden Osmanlı’nın tarafsız kalışı resmen bozuldu.! Günden güne sosyal, siyasal ve ekonomik sarsıntıları belirginleşmeye başlayan “Hasta Adam!” Cihan İmparatorluğu Osmanlı, Avrupalı devler arasında oluşan bu Dünya Savaşı’na, iki Alman Savaş Gemisinin Karadeniz’deki rus gemilerine ve rus limanlarına yönelik yaptığı saldırıları yüzünden fiilen Almanya grubuna katılmış sayıldı.. Rusya limanlarının bombalanması üzerine İtalya 3 Kasım 1914’te Çanakkale Boğazı girişindeki tabyaları denizden topa tuttu.. Bunun üzerine (11 Kasım’da) Osmanlı resmen savaşa katılma kararı aldı..  Osmanlı, İslam dünyasını yanına çekeceğini sanarak batılılara karşı Cıhad-ı Ekber (Büyük Cihad) ilan etti.!(14 Kasım 1914) 

 

İstanbul’da gözü olan İngilizler ve Fransızlar,  müttefikleri Rusya’ya da yardım  için Boğazların güvenliğini de denetimlerine geçirmek istiyorlardı. Bu nedenle çok sayıdaki savaş gemilerinden oluşturdukları güçlü bir donanmayla Çanakkale Boğazı önlerine geldiler.. Kısa bir sürede İstanbul’a ulaşmayı umuyorlardı. Çanakkale’yi  rahat geçebilmenin keşfini yaptılar, istihkâmlarımızı topa tuttular ve hazırlık için geri çekildiler.. 

   

Düşmanın çok sayıdaki büyük savaş gemileri yeniden gelip o güçlü toplarıyla Çanakkale Boğazı kıyılarını, istihkâmlarımızı günlerce topa tutup etrafı cehenneme çevirdiler.. Düşman gemilerinin geçişlerini engellemeye çalışan tabyalarımız yakılıp yıkıldı, karada büyük tahribatlar meydana geldi.. Günlerce süren o açlığa susuzluğa,  yorgunluğa ve uykusuzluğa rağmen düşmanla mücadele eden tabyalarımızdan top atışları durmuş, büyük kayıplar veren birliklerimizden ümitler kesilmiş gibiydi.. Kimi birliklerimizde cephane azalmış, kimisinde ise bitmişti..  Elde kalan son 26 mayın vardı.. Nusrat Mayın Gemisi’nin cesur kaptanı Yüzbaşı Hakkı Bey’in, o düşmanın güçlü gemilerinin saldırısına tedbir için 7- 8 mart gecesi büyük bir gizlilikle ve tevekkülle Boğaz’ın sularına bir bir döşediği mayınlar, düşmanın o güçlü donanmasına bir bir zayiat verdirince yeniden umutlar yeşerdi  gibiyse de henüz kaygılar tam olarak giderilememişti; düşman gemilerinin o güçlü topları yine kan kusturmaya devam ediyordu.!  

  

Rumeli Mecidiye Tabyası  da düşman zırhlılarının lâv misali ateş kusan o güçlü toplarıyla ateş altına alınmıştı.. (Belki de Ocean (Queen Elizabeth) zırhlısından) atılmış bir topla) İsabet alan buradaki bir cephaneliğin de patlaması sonucu etraf darmadağın oldu; büyük bir can pazarı yaşanıyordu.. Tahribat ve kayıplar çok fazlaydı.. Bu mıntıkada üstü darmadağın olan bir tabyada, tabya sorumlusu Seyit Onbaşı vardı.. Kendinden ve yaralı bir arkadaşından gayrısı hep şehit düşmüştüler.. Etraf kan revan içindeydi! Kopan eller kollar, parçalanan gövdeler dehşet verici, yürekleri parçalayıcı bir görünümdeydi.! Cephane kaldıracı kopmuş durumdaki büyük bir top sağlam  gibi idiyse de cephanesi kalmamıştı.. Burada bir kenarda atıl vaziyetteki köhnemiş birkaç tane büyük top mermisi vardı.. Bunu gören Balıkesir Edremit’ten Seyit Onbaşı adındaki bir cengâver yiğit, (savaş sonrası anlattıklarına göre) heyecanlı ve şaşkın bir sevinçle arkadaşına seslenerek top mermisinin bulunduğu yere yönelmişti.. Bulduğu ve büyük bir tevekkülle sırtlanarak topun ağzına sürdüğü 220 okkalık (276 kg.)  bu top mermilerinden düşman donanmasının o güçlü zırhlısına üçüncü atışında ( dümen kısmı istikametinden) isabet ettirerek (denge kaybından mayınlı yöreye sürüklendiğinden mayınlara çarpmasıyla) batmaya başlaması, kan revan içindeki Türk tabyalarında, nicesi şehit düşmüş perişan haldeki suskun bataryalarımızda büyük bir sevinç yaşatmış; bitip tükendiği sanılan umutlar birdenbire yeniden yeşermişti.. 

   

Çanakkale Deniz Savaşı’nda ummadıkları bir direnişle karşılaşan saldırgan karşı tarafta ise büyük bir hüsran oluşmuştu.! Mayınlara çarpıp yaralanarak devre dışı kalan büyük gemilerin yanı sıra mayınla ve top atışıyla batan “Irestible” ve Fransız  zırhlısı Bauvet”enin ardından İngilizlerin çok güvendikleri o büyük zırhlısı Ocean (oyşın)  de Seyit Onbaşı’nın sırtlayıp Niğdeli Ali’nin de yardımıyla tevekkülle namluya sürüldüğü o top atışının güverte su hattı dümen kısmı istikametinden isabet ettirilmesiyle ağır yara alıp kaçmaya çalışırken Nusrat’ın döşediği mayınlardan birine çarpıp batınca, o güçlü donanmasına güvenen o mağrur haçlı emperyalist düşmanlar büyük bir hüsrana uğramıştı.. Bu durum, kendileri için beklemedikleri, ummadıkları bir vahim durumdu; bizim için ise büyük bir Zafer idi.. Çanakkale Boğazı’nda çok sayıdaki savaş gemisini zayiat  veren düşmanın deniz muharebesinde büyük bir hezimete uğraması sonucu meydana gelen bu durum, küçük ve engelsiz belledikleri bu denizde daha fazla kayıplar vermemek için geri çekilmelerine vesile oldu.. 

   

On farklı cephede savaş yapıldı.. (Kafkas Cephesi, Çanakkale Cephesi, Kanal (Süveyş) Cephesi, Irak Cephesi, Yemen Cephesi, Filistin Cephesi, Suriye Cephesi ve de sınırımız dışında  olan Romanya Cephesi, Galiçya Cephesi, Makedonya Cephesi.) Geniş bir alanı kapsayan ve en büyük, en çetin muharebelerin yapıldığı ve en büyük acıların, en çok kayıpların yaşandığı cephe ise Çanakkale’dir..  250 bini aşkın sayıdaki insanımızın genç yaşlı demeden öldüğü, binlerce şehidimizin kefensiz yattığı Çanakkale’de bir tarih yazıldı..

   

Düşmanın Çanakkale’de büyük bir hezimete uğrayıp bu Çanakkale Deniz Savaşı’nı kaybettiği 18 MART,  bizim için “Türk’ün Zaferi” oldu.. O güçlü donanmasıyla Çanakkale’deki Deniz Savaşı’nda büyük bir hezimete uğradıklarından ve denizde daha fazla zayiat vermemek için kalan gemileriyle geriye çekilen İngilizler ve Fransızlar, Boğaz’dan rahatça bir geçişi sağlayabilmek için bu sefer  25 Nisan 1915’te Gelibolu Yarımadası kıyılarından Kara Savaşlarına yöneldiler.. Bu sefer karada da büyük çatışmalar oluştu.. Kurşunların havada birbiriyle buluştuğu, cephane bittiğinde süngüyle, göğüs göğse yapılan bu savaşta bizden ve onlardan çok büyük kayıplar oluştu.!  Dökülen kanlar adeta dere olup aktı denize.!

      

Uçuşan kurşunların havada birbiriyle çarpıştığı, cephanemiz bittiğinde süngüyle topun tüfeğin üstüne gidildiği, göğüs göğse mücadele yapıldığı bu savaşta bizden ve onlardan çok sayıda ölümler oluştu.! Dökülen kanların adeta bir dere oluşturduğu bu Çanakkale’de, toprağın her bir karışının kanla buluştuğu  bu çetin savaşta, toprağa düşen şehitlerimizin, ayakta durabilmeyi başaran gazilerimizin kahramanlıklarıyla oluşan bu çetin çatışmada düşmanın saldırı gücü kırıldı.. 18 Mart Çanakkale Zaferi ile düşmanın denizden İstanbul’a gidişi ve İstanbul’un işgali önlendi. Türk’ün Zafer Destanı, Türk’ün insan sevgisi tüm dünyaya duyuruldu! 

   

Çanakkale’de Türk askerinin cephede düşmanıyla yiyeceğini paylaşması, yaralı düşman askerlerinin hastaneye götürülerek tedavisinin temini, Büyük Atatürk’ün Çanakkale Savaşı’nda ölen yabancı askerler için söylediği söz bir insanlık örneğidir..  

 

Yurtta Barış, Dünyada Barış.” öğüdünde bulunan Anafartalar Kahramanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Çanakkale Zaferi yıldönümünde okunan ve (1934 yılında) Anzaklı annelere yazdığı bir mektupla da gönderdiği bu sözler çok anlamlıdır:

   “Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sessizlik içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçikle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Göz yaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”(Gazi Mustafa Kemal)

      

İbretle ve saygıyla anılıp  bugün için ve de yarınlar için dersler çıkarılması gereken o Çanakkale’de, Akif’in “Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor,/ Bir hilâl uğruna yâ Rab, ne güneşler batıyor!(M.A.E.), şiirinde dediği gibi,  genç  yaşlı nice insanlarımız şehit oldu ve birçoğunun naaşının yeri, izi belli değildir; Vatan toprağına karışmışlardı.. (Bu nedenledir ki Çanakkale’ye küçük yaşlarda gidenlere dair “Hey Onbeşli!” ağıtı, türkü gibi söylense de bir oyun havası değildir.!)

 

İşte o savaş günlerinde, Aziziyeli Davutoğlu Hüseyin ACAR’ın (İstiklâl Savaşı Gazisi ve annemin babası olan dedemin) Ali, Ahmet (Özkan/Çanakkale ve İstiklâl Savaşı Gazisi) ve Mehmet adında üç ağabeyi de Çanakkale’ye gittiydiler.. Fakat, nice şehitlerimiz gibi Ali ve Mehmet adındaki, biri evli biri sözlü olan genç yaştaki bu iki kardeş vatansever yiğitler de geriye dönmediler, dönemediler.! Şanlı Şehitlerimizin, isimsiz kahramanlarımızın ve ebediyete intikal eden o nice merhum Gazilerimizin Ruhları şad, mekanları Cennet, Şehitler Günü’müz kutlu olsun..

    

Düşmanın bu güzel vatana girmesini engelleyen, bu güzel vatanın bağımsızlığı için kanını döken, seve seve canını veren şehit ve gazilerimize, önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e minnettarız.. Bu minnettarlık lafta kalmamalıdır..  Atatürk’ün öğütlerini doğru anlamalı, Atatürk Yolu’ndan dürüstçe dosdoğru gidilmelidir!  Çünkü; Çanakkale Destanı’mız;  Sakarya’ya, Dumlupınar’a ve yurdun her bir sathına ilham veren ruhtur!   

 

Çanakkale’de “250 bin askerimizi şehit verdiğimiz bu topraklarda şehidin kanı vardır ve bu hiçbir zaman unutulmamalıdır. Gelecek nesillere anlatılarak destanımızın yaşatılması ve bizim için canından vazgeçenler için bu vatanın korunması boynumuzun borcudur.(Gz.M.K.A.) diye öğütte bulunan Anafartalar Kahramanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bütün öğütlerini, Bursa Nutku’nu, Balıkesir Nutku’nu, Gençliğe Hitabe’sini çok iyi anlamak ve de bu öğütleri dosdoğru uygulamak aydınlık yarınlarımız için ulusal ve onursal görevdir.. 

   

Andımız’a karşıtlık, Atatürk zamanındaki Temel Eğitim sisteminde oluşan yeniliklere karşı yönelişler ve Müfredat’tan Atatürk’ün üstün vasıflarını anlatan konularının çıkarılışı, dindarlıkla ilgisi bulunmayan kindarlık söylemleri bir hayra alamet değildir.. “Türk; öğün (düşün), çalış, güven.” diyen büyük insan, eşsiz kahraman Atatürk iyi tanınmalı, Cumhuriyet iyi kavranmalıdır..  Atatürk; Türklüktür, millîliktir, uygarlıktır, hürriyet ve ulusal bağımsızlıktır.. Cumhuriyet ise, aydınlıktır, özgürlüktür, kalkınmadır, fazilettir..

   

Unutulmamalıdır ki, dün Çanakkale’yi tahrip edenler, Mütareke bahanesiyle Anadolu’muzu tamamen işgale gelenler ve  işgale destek verenler Türlüğün, Türkçe’nin, yurdumuzun, ulusumuzun ve ulusal bağımsızlığımızın düşmanlarıdır.. Ki onlar, hizmetkârlarıyla Türklüğe, Türkçe’ye, yurdumuza ve ulusumuza nifak tohumları serpmek isteyenlerdir.! Ki onlar, ulusal bağımsızlığımıza, şehit ve gazilerimizin kutsal emaneti bu güzel vatan toprağımıza göz koyanlardır.! Ki onlar, yine yeni yeni kumpaslar, kirli oyunlar, şer senaryolar tertipleyeceklerdir.! Bugün ve yarınlarda “Osmanlıcılık” söylemleriyle de sergilenebilecek yeni yeni oyunların önüne geçilmesi için büyük Atatürk’ün; “Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk Ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” öğüdü de, aydınlık gönençli yarınlarımızın teminatı Atatürkçü Gençlik yetiştirilmesinin ehemmiyeti de asla unutulmamalıdır..

   

Çanakkale’yi, Sakarya’yı, Dumlupınar’ı çok iyi bilelim! Çanakkale’yi, İstiklâl Savaşı’mızı, şanlı şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi, bu büyük vatanseverlerimizin fedakarlıklarını asla unutmayalım, unutturmayalım.! Ulusal Önderimiz, Ebedi Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, ecdadımızı, şanlı şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi daima minnetle, şükranla analım.. Ecdadımızın kutsal emaneti bu güzel vatanımızı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün özveriyle kurduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi’mizin parlamenter sistemine dayalı Cumhuriyet rejimimizi ve Türkiye Cumhuriyeti’mizi daima dosdoğru savunalım.. Laik çağdaş ilmin ışığında huzur ve refah için yurdumuzu ve ulusumuzu azimle kalkındıralım.. Ulusallığımıza ve ulusal bağımsızlığımıza daima büyük bir azimle onurluca sahip çıkalım; Ay yıldızlı al bayrağımızı ebediyen dalgalandıralım.. Hürriyetimizin ve Cumhuriyetimizin bekası için Çanakkale ulviyetini ebedi kılalım..

 

Şanlı bir destanımız olan Çanakkale Zaferi’mizin Yıldönümü tekrar Kutlu Olsun! Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü vesilesiyle; bizlere kutsal bir vatan bırakan Ecdadımızı, Çanakkale Savaşı, İstiklâl Harbi ve Vatan kahramanı tüm şehitlerimizi, Ulusal Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla, sevgiyle, minnet ve şükran duygularımızla yâd ediyoruz.  Yokluklara, bin bir zorluklara rağmen cephe gerisindeki gayretleriyle düşmandan kurtuluşumuza destek veren tüm cefakar, vefakar Anadolu kadınının, yaşlısının gencinin gayretlerine de minnettarız.. Tüm şehitlerimize her daim minnettarız; ruhları şad olsun!  Şanlı Ecdadımızın, şanlı şehitlerimizin ve kahraman gazilerimizin kutsal emaneti bu güzel Yurdumuzun ve şanlı ulusumuzun ufukları daima aydınlık olsun.

                                                                

                                                                Kemal KOÇÖZ (E.Eğitimci)

                                                                ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği)

                                                                Karasu Şubesi Kurucu eski Başkanı

Advert