Sakarya Kadın Platformu'nun 8 Mart yürüyüşü geniş katılımla gerçekleştirildi.

Adapazarı Yeni Cami'de buluşan Sakaryalı kadınlar, buradan taleplerini içeren dövizler taşıyıp, sloganlar atarak  Adapazarı Kültür Merkezi önüne yürüdüler.

AKM önünde yapılan basın açıklamasında şu görüşlere yer verildi:

 

 6 şubat gecesi büyük bir enkazın altında kaldık…Yaralandık, yıkıldık, öldük, yersiz yurtsuz kaldık….
Kadınlarının mücadeleyi örgütledikleri renkleriyle, sözleriyle eylemleriyle bir araya geldiği isyanını eyleme dönüştürdüğü 8 Mart hazırlıklarımızın devam ettiği tarihlerde 6 Şubat günü 11 ili kapsayan, Samandağ merkezli depremler yaşadık. Kapitalist ataerkinin, rantı önceleyen insanı ve doğayı hiçe sayan politikaları on binlerce yaşamı sevdiklerinden bizlerden kopardı. Siyasi iktidarın doğal felaket diyerek kendi sorumluluğunu görmezden geldiğini gördük. Bununla birlikte tüm sorumluluğu doğaya atıp, kader ile açıklayan tutumuna karşı bizler yaşanan kayıpların kader olmadığını bile bile bir katliam olduğunu söylüyoruz ve söylemeye de devam edeceğiz.
Bu 8 Mart’ta öfkemiz de acımız da çok büyük….
Depremden insan ölmez denilen bir çağda, bilim ve plan tanımayan bir kar hırsının yaşamları yok edişine tanık oluyoruz.
Afetten kurtulan kimsesiz çocukların cemaat evlerine verilmelerine tanık oluyoruz.
Depremden sonra kimsesiz kalan çocukların evlat edinilmesi söz konusuyken ” evlatlığınla evlenebilirsin” diye verilen aymaz fetvalara tanık oluyoruz.
Deprem bölgesinde insanlar içine girip barınabileceği çadırları bulamazken bölgede açılan Kuran Kursu çadırlarına tanık oluyoruz.
Canlarımız enkaz altındayken kendi selalarını dinlemelerine tanık oluyoruz.
Devlet nerede diye öfkelenen halka hakaret eden konuşmalara tanık oluyoruz.
 Milyonlarca insanda derin acılar bırakan Maraş depreminin etkileri,  savaşlarda olduğu gibi kadınlar ve çocuklar üzerinde çok daha ağır yaşanıyor. Başta AKP iktidarının kapitalist politikaları olmak üzere, sermayenin, kentsel rantın, liyakatsizliğin, insan hayatını hiçe sayan imar uygulamalarının sebep olduğu bu büyük yıkımın sonuçları, zaten yoksulluk kıskacında,ataerkil şiddete en çok maruz kalan kadınları daha derinden etkiliyor ve etkilemeye devam edecek. Enkaza dönen kentlerden sağ kurtulabilen, yakınlarını kaybetmenin ağır travmasını yaşayan kadınlar acılarını bile yaşayamaz hale getirildi. Kadınlar bir taraftan güvenlik endişesi de yaşamaktalar. Göçe, yoksulluğa, salgın hastalıklara ve şiddet riskine karşı savunmasız bırakıldı kadınlar….. Büyük bir felakete ve insanlık dramına sebep olan iktidar ve kurumları ise kadınlara ve çocuklara reva gördüğü gerici politikalarını hemen uygulamaya koymaktan geri durmadı. Diyanet İşleri Başkanlığı depremzede çocukların evlat edinenle evlenme engeli bulunmadığına dair tecavüz ve istismarı meşrulaştıran  fetvalar verdi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı,  kimsesiz kalan çocukları yurtlarda ve okullarda adları  taciz, tecavüz,  istismar ve şiddet ile anılan tarikat ve cemaatlere teslim etmekten utanmadı.
Afet sonrasındaki yıkımın, acının, yasın, soğuğun, çaresizliğin ortasında bırakılan kadınlar aynı zamanda ailenin bakım yükünü de üstleniyor. Yaşam çarkı üstlerinden geçiyor.
Hijyen eksikliği yüzünden lohusalığı ve hamileliği kabusa dönüştü. Zaten zor olan hayatı çekilmez hale geldi.
 Türkiye Dünya'da kadın işsizlik oranının en yüksek olduğu, kadın yoksulluğunun en fazla ve kadın istihdamının en düşük olduğu ülkelerden biriyken deprem ile birlikte bu daha da derinleşerek devam ediyor. Yaşanan deprem ile birlikte derinleşen eşitsizliklere eşlik eden yoksulluk toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle de birleşince önümüzdeki sürecin kadınlar açısından yaşamın her alanında güvencesizliği, bakım yükünü, şiddeti arttıracağı aşikar. Bu süreç önümüze daha fazla örgütlenme, daha fazla mücadele etme ve daha fazla dayanışma sorumluluğunu bizlere yüklüyor.
Yoksulluğun, cinsiyet eşitsizliğinin ve muhafazakar politikaların sonucu neredeyse her gün bir kadının katledildiği, LGBTİ bireylerin her türlü şiddete maruz bırakıldığı, kadın emeğinin rekabetçi, güvencesiz, esnek ekonomi politikaları dayatılarak sömürüldüğü, kadınların hukuksal haklarının gasp edildiği, kadını sadece aile ile tanımlayan, onu toplumsal alandan dışlayan gerici- ataerkil politikaların dayatıldığı, kadını güçsüzleştiren ve erkek şiddetine karşı savunmasız bırakmayı amaçlayan bu baskıcı iktidar bloğuna  karşı kadın mücadelesini yükselteceğimizin sözünü veriyoruz. 
Yurdun dört bir yanından ped, iç çamaşırı, bebek maması, hazır gıda gönderen; birlikte ağlayıp, birlikte çare üreten bizden başkası da değil onu da biliyoruz.
Biliyoruz ki yeni bir yaşamı kurmak bizim dayanışmamızla örgütlülüğümüzle mücadelemizle olacak.
Görüyoruz, milyonlarca kadın, eşit, adil, özgür bir yaşamı kurmak için sıkı sıkıya kenetlendi, hiç olmadığımız kadar birbirimize ihtiyacımız olduğunu biliyoruz.
Bu düzenin yarattığı enkazdan el ele verip çıkacak umudumuzu yeşertmek için bütün kız kardeşlerimize “Asla yalnız yürümeyeceksin” diyeceğiz…
O bıçağı kemiğe kadar sokanlar bilmeliler ki, o divan biziz artık. Üreten de yaşayan da yaşanabilir hayatı kuranlar da biz olacağız.
Yaşasın Kadınların Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü!
Yaşasın 8 Mart!
Yaşasın Kadın Mücadelesi
Advert