Türkiye ekonomisinin en uzun soluklu derdi enflasyondur.
Ülkemizde son otuz yıldan beri enflasyonla mücadele hiç bitmedi. Bu uzun mücadeleye karşın enflasyon bu süre içinde ideal oran olarak belirlenen yüzde 2-3 seviyelerine hiçbir zaman indirilemedi.
2021 yılının Eylül ayında “faiz sebep enflasyon sonuçtur.” Söylemine dayanarak yola çıkan Merkez Bankasının faiz indirimiyle başlayan enflasyon patlaması 2023 Haziran ayında faizler arttırılarak denetim altına alınmaya çalışıldı.
Enflasyonda bir miktar düşüş yaşanmasına karşın bu düşüş beklendiği kadar hızlı olamadı. Merkez Bankası 2024 yılsonu enflasyonu tahminini yüzde otuz sekizden yüzde kırk dört ‘e revize etmek zorunda kaldı.
Döviz kurları Türk Lirasına verilen faizin yüksekliği nedeniyle sabit denebilecek bir şeyi izliyor. Vergiler çok yüksek oranda arttırıldığı halde kamu harcamaları yeterince kısılamıyor.
2023 Yılı Haziran ayından itibaren Merkez Bankası ‘nın faizi arttırmasıyla başlayan rasyonelleşme adımları Kur Korumalı Mevduattan Türk Lirası mevduata ve tahvile dönüşün yolunu açınca dolarizasyon oranı da gerilemeye başladı. Bu düşüş ekonomi açısından olumlu olmakla birlikte faize fazlasıyla bağımlı bir yapı yaratmış oldu. Merkez Bankası faizleri tekrar düşürürse bu paraların tekrar dövize dönmesi, dolayısıyla dövizin tekrar artışa geçmesi mümkün olacaktır.
2024 yılının son bir ayına yaklaştığımız bu dönemde Türkiye Ekonomisi artılar ve eksilerle yoluna devam etmektedir. Son günlerde yaşanan sosyal, siyasal ve ekonomik sorunlar giderek artmakta çözüm yolları ise azalmaktadır.
2024 yılında Türkiye ekonomisi için en önemli risk uygulanan rasyonel ekonomi politikalarında değişim yaşanması olacaktır. Enflasyon ile mücadeleden geri adım atılması veya mücadelede farklı politikaların uygulanması halinde enflasyon, döviz kurları ve faizlerde yeni sıçramalar kaçınılmaz olacaktır. Bu durum ise erken seçim senaryolarının daha çok gündeme gelmesini sağlayacaktır.
Gürkan CANOL
Yeminli Mali Müşavir