Kendine özgü sesi ve stiliyle Anadolu rock müziğinin öncü isimlerinden biri olan Cem Karaca’nın hayatını konu eden bir sinema filmi yayınlandı bu yılın başında. Geçtiğimiz günlerde izleme imkanı bulabildim. Şarkıları, çileli hayatı nasıl gündem oldu ise son eşinin sayesinde(!) bu harika film de gösteriminin durdurulması talebiyle gündeme geldi. Cem Karaca hep çok sevdiğim, keyifle dinlediğim seslerden biriydi fakat şarkılarının ardındaki hüznü, hasreti, çektiği çileyi gerçek manada onun hayatını anlatan “Cem Karaca’nın Gözyaşları” filmini izleyince anladım. Sinemanın gücü bizi onun hasretine, çektiği hüzne ortak eyledi diyeyim siz filmin kalitesini anlayınız. Filme dair söylenebilecek çok şey var elbette. Fakat İsmail Hacıoğlu’nun hem oyunculuğu hem de Cem Karaca’nın şarkılarını kendi sesiyle söylerken sergilediği performans harikuladeydi. Abartmıyorum Cem Karaca’nın sesi mi onun sesi mi uzunca süre emin olamadım ancak bir videoda görünce ikna oldum onun söylediğine.

“Bekle Beni Geleceğim” şarkısı Cem Karaca’nın 58 yıllık ömrünün en çileli dönemi olan 7 yıllık Almanya’daki sürgün yıllarının özeti denilebilir. Öylesine özlem, hasret, öfke ve hüzünle yaşanmış yıllar ki onun ömründen ömür götürdüğüne inandırıyor insanı. Çünkü Cem Karaca geçirdiği çile dolu sürgün yılları nedeniyle olsa gerek görüntüsüyle çok daha yaşlı biri gibi kalmıştı aklımda benim. 58 yaşında vefat ettiğini öğrenince çok şaşırdığımı söylemeliyim.

Her mısrasında, her notasında hasret soluklanan bir şarkının nakarat kısmı “Bekle Beni Geleceğim” özlem duyduğu memleketinde onu bekleyen ailesine vaadini anlatıyor. Ülkesine, eşine, evladına kısacası tüm özlediklerine yazdığı mısraları dinlerken insanın içini büsbütün bir hüzün kaplıyor.

 

Bütün gücünle bekle

Kimseler beklemezken

Yalnız sen olsan bile bekleyen beni

Bekle beni geleceğim

Gençlik yıllarında araları epey bozulsa da Cem Karaca’nın özlem duyduklarından biri de babası aslında. İyi derece Fransızca, Arapça ve Farsça bilen babası son derece kültürlü ve entelektüel biri. Azeri asıllı olan Mehmet İbrahim Karaca’nın kendisi de ünlü bir tiyatro sanatçısı fakat oğlu büyürken geleceğe dair onun hep başka planları olmuş. Robert Kolejinden mezun olan Cem Karaca’nın babası zekasıyla parlayan oğlunun hariciye vekili, diplomat olmasını istiyormuş. Bir başka deyişle Cem Karaca bir nevi bir “proje adam” olmaya adaymış babasının gözünde. Lise yıllarında kurduğu müzik grubu ile okulun popüler öğrencilerinden biri olan Cem Karaca’nın babası idealindeki projenin başarılı olması için çok büyük emekler sergilemiş. Hatıralarında babasının o günlerde verdiği konselere paralı adamlar gönderip yuhalattığını, konserlerini polise şikayet ettiğini öğreniyoruz. Kendi kafasındaki ideal planın başarılı olması ve oğlunun müzik sevgisinin son bulması için büyük kavgalar vermiş babası fakat en az onun kadar inatçı bir evlada sahip olduğunu görünce mi bilinmez bir yerden sonra durumu kabullenmiş.

Toto Karaca- Mehmet İbrahim Karaca - Cem Karaca

Toto Karaca- Mehmet İbrahim Karaca - Cem Karaca

Mehmet Karaca o dönem yabancı müzikleri seslendiren oğluna “müslüman mahallesinde salyangoz satma” der ve bu toprakların müziğini yapması için onu cesaretlendirmeye çalışır. Bir başka büyük projenin yani “Anadolu Rock”ın doğuşuna hizmet ettiğini bilmese de babası onu adeta Anadolu’yu keşif yolculuğuna doğru sürüklemiştir. Daha sonra 1966 yılında askerdeyken koğuşta saz eşliğinde çalınan bir türkü Cem Karaca’da çok büyük bir tesir bırakmış. Kendisi yıllar sonra bir röportajda “Ben o güne kadar ne garip, ilkel bir müzik diye düşünürken bir de baktım ki benim o anda içinde bulunduğum hissiyatı o müzik canlandırıyor, dile getiriyor, anlatıyor. Benim o anki özlemimi ancak bu saz seslendirebilirdi, ne Elvis Presley ne de başka bir batı müziği o anı asla anlatamazdı bunu fark ettim. Batı müziği yaparken papağanlık yaptığımı fark ettim. O günden sonra batı müziği defterini kapatmaya, batı enstrümanlarıyla Anadolu müziği yapmaya karar verdim” diyor. Anadolu Rock’ın en büyük efsanesinin milyonları peşinden sürükleyen büyülü yolculuğu işte böyle başlıyordu.

Müziği bıraktırmak için oğluna türlü oyunlar çevirmekten çekinmeyen babası oğlunu çok sevse de törelere çok bağlı bir baba olmasından ötürü oğluna bu sevgisini hiç gösterememiş. Cem Karaca “babamın bir gün bana sarıldığını hatırlamam geceleri gelir öpermiş beni” diyor bir videosunda. Gençlik dönemi epey fırtınalı geçen, ortamın hassasiyetine rağmen siyasi duruşundan asla taviz vermeyen Cem Karaca ile babasının arasında hep bir çatışma olmuş. Ülkeyi terk ederken de babasıyla araları yine iyi değilmiş. Cem Karaca 1979 yılında gittiği Almanya’dan 1 Mayıs isimli plağı yüzünden komünizm propagandasından yargılandığı için geri dönmekten vazgeçmiş. 1980 yılında gurbette babasının ölüm haberini alması ise onun için tam bir yıkım olmuş. Artık gurbet hüznünün üstüne bir de babasını kaybetmenin acısı eklenmişti. Yıllar sonra babasının kendisine olan gizli sevgisini öğrenmiş ve babasının ölümü sonrası ardından ona çoj büyük bir özlem duymuş. Vefatından 1 hafta önce gittiği babasının mezarında derin düşüncelere dalmış ve babasının yanında ebedi bir huzurda hissetmişti kendini. Hemen o günün akşamında ailesine "Yaşarken olmadı ama ölünce babamla kucaklaşmak istiyorum. Beni babamın koynuna defnedin!" diye vasiyet etmiş.

Babasının hayatını paylaştığı annesi Toto Karaca da tıpkı babası gibi büyük bir sanatçıydı. İrma Felekyan veya bilinen adıyla Toto Karaca, Ermeni asıllı tiyatro ve sinema oyuncusu idi. Doğaçlama olarak oynanan tuluat tiyatrosunun ve Türk sinemasının en önde gelen sanatçılarından biriydi. Onun da oğlu ile ilgili planları vardı babasından farklı olarak o oğlunun neye kabiliyeti olduğunu anlamaya çalışmıştı. 5 yaşındayken onun müzik ve tiyatroya olan yeteneğini keşfetti ve müzik dersleri  almasını sağladı. Eşi daha sonraları onu oğlunun aklına müzisyen olmayı sokmakla suçlayacaktı. Eşinin hiddetinden, otoritesinden çekinse de hep oğlunun hayallerinin arkasında olmuştu. Babanın projesi başarısız olmuş ama Toto Karacanın montörlüğünde Anadolu Rock’ı efsane bir ikon karakter kazanmıştı. Toto Karaca eşinin oğlunun müzik sevdasını bitirmek için çok mücadele ettiğini anlattığı bir videoda müziği çılgıncasına seven oğlunun daha 12 yaşındayken mahallede yüksek sesle şarkılar söyleyerek istasyona gittiğini anlatmıştı. Cem Karaca’nın efsanevi bir müzisyen olmasında annesinin payının çok büyük olduğu muhakkak. Fakat müzik sevdasının peşine düşen oğlunu destekleyen annesinin tersine babasının başarısız olması için uğraşması belki de Cem Karaca’yı çok büyük bir başarı elde etmek için daha da motive etmiş, kamçılamış olabilir. Cem Karaca hatta bu konuda milyonların takip ettiği bir şöhrete dönüştüğü dönemde “şarkılarımı sadece babam beğensin, müziğimle onun takdirini kazanayım diye düşünerek seslendiriyordum” diyor. Bir konu var ki orada Toto Karaca’nın hakkını teslim etmek gerek. Babasının gösteremediği sevgi boşluğunu fazlasıyla annesi tolere etmiş, zor zamanlarında oğlunu hep o desteklemiş. Kısacası her biri yüreklere işleyen o güzelim şarkılar için en büyük teşekkürü Toto Karaca’ya borçluyuz.

Cem Karaca, Cahit Berkay ve Moğollar

Cem Karaca, Cahit Berkay ve Moğollar

Hasreti adeta tutkuya dönüşen biri daha var ki o bütün bu büyülü hikayenin en büyük kaybedeni, belki de en çok üzüleni çünkü babasına doyamadan babasını kaybetmiş biri Emrah Karaca. Çocukluk dönemini babasına büyük bir hasretle geçirmiş, babasının hainliğiyle suçlanıp itilip kakılmış, babasız yalnızlık çekmiş biri o. Babasına öyle küsüyor ki bu ayrılığı yaşadığı için milyonlar babasını dinlerken o babasını dinlemeyi reddediyor uzunca bir süre. “Barış (Manço) abiyi dinlerdim babamı hiç dinlemezdim” diyor. Çünkü albümlerindeki siyasi mesajlar içeren protest müzikleri yapmasından ötürü ayrılığın bizatihi babasının suçu olduğunu düşünüyor bir dönem. O dönemin çok önemli bir ikon karakteri, şöhret sahibi bir figürü olduğu için babasının günah keçisi ilan edildiğini anlayınca babasına hak verdiğini, öyle davranmasaydı zaten Cem Karaca da olamazdı deyip onu suçlamaktan vazgeçtiğini söylüyor. 1983 yılında Almanya’dayken vatandaşlıktan atılan ve gurbette büyük sıkıntılar ve acılar çeken sonra Turgut Özal’ın affı ve izniyle yurda dönen babasını döneklikle suçlayanlara da öfkeli Emrah Karaca, “Onlara babamı yargılama haklarının olabilmesi için siz ne yaşadınız diye sormak istiyorum” diyor. Çok özlediği yurduna dönmek için sürekli bir çaba içinde olan Cem Karaca Turgut Özal’ın Almanya’ya geldiği bir zaman onunla görüşür ve darbe dönemine göre daha demokrat bir tutum sergileyen Özal’ın teşvikiyle ülkeye dönmeye karar verir. Bu konuda dahi onu acımasızca eleştirenler olur, bir röportajında onlara şöyle yanıt verir Cem Karaca: “Ee be kardeşim, Behice Boran'la mı görüşecektim, Gorbaçov'la mı, yoksa Çavuşesku'yla mı?.. Ben Türkiye'ye dönmek istiyordum, Romanya'ya değil... Mesela sevgili dostum Arif Sağ, bana 'Türkiye'de Bir gün sosyal demokratlar olarak başa gelecektik, o zaman dönseydin' dedi. Arif Usta'nın bağlama çalması önünde saygıyla eğilirim, ama bu sözleri karşısında benim lafım yok. Böyle bir mantık olur mu yahu? Memleketini özleyen benim hemşerim! Sen Boğaz'a karşı balığını yiyorsun, rakını içiyorsun, eşinle dostunla sazını çalıyorsun, ben hasretten geberiyorum.” Hristiyan bir anne ile Müslüman bir babanın evliliğinden doğan Cem Karaca hiçbir görüşe, ideolojiye, fikre karşı hiçbir zaman düşmanca bir tavır sergilememişti. Ama siyasi ortam hakkı savunmaktan, diğer görüşü dinlemekten ziyade bir tarafın katıksız savunuculuğunu dikte ettiği için Cem Karaca da hiç kimseye yaranamadı. Hatta döndükten sonra seslendirdiği “Oh Be” şarkısında kendisini döneklikle suçlayanlara şöyle isyan etti:

“Şu adadan şu Bodrum'a yüzesim gelir

Yüzsem de çıkamam ki of be

Kuş olup da o yakaya uçasım gelir

Uçsam da konamam ki of be

Geceleri ben adada Bodrum'a bakardım

Işıkları ben görürdüm of be

Türküleri ben dinlerdim, gökyüzünü ben koklardım

Ve de nasıl özlerdim of be

Ben döneksem döndüm diye memleketime

Döndüm baba döndüm işte oh be”

Oğlu Emrah babasının nasıl büyük bir sanatçı olduğunu Kıbrıs konserinde anladığını şu sözlerle anlatıyor: “1994 yılındaki konser koca bir antik tiyatro sahnesindeydi. Orada gözlerime inanamadım. İnanılmaz bir kalabalık! Cem Karaca’nın 1970’lerdeki konser atmosferi gibi bir ortam vardı. Gözlerime inanamamıştım.İlk kez babam ile ilgili böyle bir ana tanıklık etmiştim. Nasıl dev bir adam, nasıl büyük bir yorumcu… Sahnedeki o tavrı çok etkileyiciydi. Babamın nasıl bir kimlik olduğuyla o zaman yüzleşmiştim. O zaman bazı şeyleri affettim. Bu adam bunun için doğmuş, bunun için bazı durumlarda öyle tavır almış dedim kendime.”

Havaalanı Karşılamasında Cem Karaca ve Oğlu Emrah Karaca

Havaalanı Karşılamasında Cem Karaca, Oğlu Emrah Karaca ve Toto Karaca

Batı ve Anadolu müziğini harmanladığı, topluma ve o dönem yaşanan sorunlara sosyal mesajlar içeren şarkılarıyla bir döneme damgasını vurdu Cem Karaca. Fötr şapkası, ilgi çeken sıra dışı gözlükleriyle özgün bir ses ve stil yaratmış, milyonlarca insanın kalbini kazanmıştı. Babasıyla kötü olmayı bile göze alarak delicesine sevdiği işi yapmaktan geri durmadı. Babasının projesinin başarısızlığına sebep oldu ama bir başka büyük işi başarıp topluma mal olan, onların sevgisini kazanan bir sanatçıya dönüştü. İşine olan aşkı, üretme konusundaki çalışkanlığı ve tabii ki ender insana nasip olacak güçlü sesiyle ikon bir karakter oldu. Anadolu rock formatında protest tarzdaki müzikleriyle yaşadığı dönemin sorunlarını hep yakından takip etti ve bir çok albüm çıkarttı. Almanya’da kaldığı dönem dil öğrenip Almanca albüm bile çıkarttı hatta bir tiyatro oyunu da sergiledi orada. Şartların zorluğuna, yaşadığı büyük hasretin acısına aldırmadan sürekli yeni bir şeyler üretmenin çabası içerisinde oldu. Belki hasretini, özlemini bastırmak için en iyi yol olarak bunu görmüştü. Cem Karaca her kesimden insanla yan yana gelmekten, onlarla fikir alışverişinde bulunmaktan hiç çekinmedi bu nedenle de sürekli suçlandı. Hayatı boyunca yaşadıklarını görünce başka hiç bir masumun benzer bir eziyeti çekmemesini dilemekten başka elden bir şey gelmiyor. Bir ömür boyu yaşadığı katmerli acıları sırtında taşıyan Cem Karaca 58 yaşında vefat etti. Son yolculuğuna onu her kesimden belki de birbirine düşmanca hisler besleyen binlerce insan uğurladı, isteği üzerine bir zamanlar kırgın olduğu babası Mehmet İbrahim Karaca'nın koynunda defnedilerek öteki aleme uğurlandı.

KAYNAKLAR:

Pek çok video, röportaj ve haberden faydalandım yazıyı yazarken hatırımda kalanları paylaşmak isterim, unuttuklarım lütfen kusura bakmasınlar: