İşine Aşık Bir Şampiyon
Çocukluk yıllarından beri tanıyorum birazdan bahsedeceğim “İşine Aşık “Şampiyon”u. Abisinin peşinden koşturduğu çocukluk yılları gözümün önünden geçerken zamanın nasıl su gibi akıp geçtiğini fark edip şaşırıyorum. İlkokul yıllarımdan tanışıyorduk abisiyle, uzun yıllar geçmiş görmemiştim kendisini, yıllar bize onu unutturdu ama 2019 yılında o bize kendini çok güzel bir haberle hatırlatmasını bildi: “Ülkü Tula, Wushu Kung Fu şampiyonasında Sakarya’nın gururu oldu.” Haberi okuyunca tabii hem çok şaşırdım hem de memleketimden tanıdığım bir gencin böyle büyük bir başarı kazanmasına çok mutlu oldum.
Haberin üstünden aylar geçmişti, Sakarya’ya gittiğimde yolda karşılaştım kendisiyle ve tebrik edip biraz sohbet ettim. Balkan şampiyonu olmuş birinin baş döndüren gururunu görmedim ben onda. Elde ettiği başarının altında ezilen biri gibi değil de son derece mütevazi bir tavırla şampiyonluğundan bahsetmesi çok hoşuma gitmişti. Başarmak elbette zordur ama zirveye tırmandığında başının dönmemesi, mütevazi olabilmeyi başarabilmek çok zordur. Genç yaşına rağmen gösterdiği bu olgunluk gerçekten çok takdir edilesi geldi bana. Neler yaptığını, geçimini nasıl temin ettiğini sordum kendisine. Halk Eğitim’de sözleşmeli antrenör hoca olarak çalıştığını söyledi. Böylesi büyük başarıları yokluklar içinde elde etmenin zorluğunu bilirsiniz onun da bu yollardan geçtiği belliydi ama insanları suçlamak, durumundan dert yanmak onun pek tercih ettiği bir hal değildi. O sükunetini korusa da yüzündeki ifadeden söylemediklerini okuyabiliyordunuz. Aşkla, şevkle, çok zor koşullar ve kıt kanaat imkanlarla inşa edilmiş bir başarı hikayesiydi onunkisi ama durumdan veya sorumlu kişilerden şikayetçi olmamayı tercih ediyordu. Sorularımla biraz zorlayınca satır aralarına gizlediği kırgınlığın izlerini hissedebiliyordum. Fakat bir yakınmadan ziyade temennilerini, daha iyisi için arzusunu çekingen bir halle dile getiriyordu.
Ülkemizdeki pek çok milli sporcu gibi o da futbolun büyülü dünyasının gölgesinde kalmıştı. Futbol gibi popüler olmayan başka bir spor dalında, değil Balkan şampiyonu Rıza Kayaalp gibi güreşte beş kez üst üste dünya şampiyonu bile olsanız sizi havaalanında binlerce insan karşılamazdı bu ülkede. Bu başarılı sporcuları gösterişli karşılamalardan ziyade çok büyük bir aşk ve tutkuyla sevdikleri spor dalında başarı elde etme, ülkemizin bayrağını kürsüye çıkıp dalgalandırma arzusu, azmi motive ediyor. Balkan şampiyonasında aldığı altın madalyanın da Ülkü’ye öyle hissettirdiğine eminim.
2019 yılındaki bu altın madalya hikayesinin üzerinden 5 yıl kadar geçmişti ki bir gün başka bir haberle daha Ülkü bizi şaşırtmaya devam etti. Ülkü en iyi yaptığı işi büyük bir inanç ve azimle yapmaya devam etmiş, tutkuyla bağlı olduğu spor dalında yeni gençlerin de elinden tutmuş ve ilçemizden yeni şampiyonların çıkmasına vesile olmuştu. Türkiye Wushu Kungfu şampiyonasında altın, gümüş ve bronz madalya kazanan üç şampiyonla poz veriyordu Ülkü. Bana daha önceki görüşmemizde anlattığı Halk Eğitim kurslarından çıkartmıştı bu yeni şampiyonları. Bu sporun gerektirdiği standartlar ve imkanlar düşünüldüğünde nasıl mütevazi imkanlarla bunları yaptığını anlayabiliyordum. Bu yeni şampiyonlarla tanışmak ve Ülkü’nün bu tutku dolu hikayesinin mazisini kendisinden dinlemek istedim. Buluştuk bu genç şampiyonlarla, Nehir Ay, Ebrar Batıhan ve Eyüp Ensar’ın hocalarıyla kurdukları bağı, abi kardeş ilişkisini hemen hissettim. Neden diye sordum şampiyonlara biri kendimi korumak için dedi, bir diğeri evde oyunun başından kalkmıyordum babam da beni spora gönderdi şimdi oyun oynamak yerine antrenman yapıyorum, şampiyon oluyorum dedi. Hallerinden oldukça mutlu görünen bu şampiyonlara peki ya sonra dedim. Balkan Şampiyonasına gideceğiz, sonra da olimpiyatlara dediler. Bu gençleri imkansızlıklar içerisinde böyle motive edebilmek, büyük hedeflere kilitlemek elbette çok büyük bir başarı. Yüzlerindeki kararlılığı görünce bu hedefleri boş bir hayalden öte çok çalışarak elde edilebilecek yeni başarılar, yeni hedefler olarak gördüklerini fark ettim. Yaptıkları ağır idmanları bu spora ayırdıkları zamanı ve yaptıkları fedakarlıkları anlatınca nasıl zor bir işin içinde olduklarını çok iyi anladım.
Ülkü’ye sen nasıl başladın bu spora, nedir senin bu tutkunun ardındaki sebep diye sordum. Liseden sonra çalışmak amacıyla Çorlu’ya gitmiş Ülkü, babasının vefatı sonrası memlekete geri dönmüş. Hikayenin bundan sonrasını ondan dinleyelim: “Babamın vefatı bende bir travma yarattı. Birkaç ay sonra tekrar Çorlu’ya geldim. O kötü ruh hali peşimi bırakmıyordu, mutsuzdum ve bir arayış içerisindeydim. Spor hep ilgimi çekmişti, fırsat buldukça kendimce spor yapmaya çalışırdım geçmişte de. Bu kötü ruh halinden belki spora odaklanırsam çıkarım diye düşündüm ve arkadaşlarıma sorup bir spor salonu buldum. Uzakdoğu sporları eğitimi verilen bir salondu bu hemen başladım antrenmanlara, öyle çok çalışıyordum ki ders bitiyor ben bir tur daha aynı antrenmanı kendi başıma yapıyordum. Hocam benim azmim karşısında çok şaşırmıştı, pestilim çıkıyordu ama o kötü ruh halime iyi geldiğini anlamıştım bir kere öyle de devam ettim. Geç başladığım bu sporda kaybettiğim yılların açığını kapatmak için herkesten çok daha fazla çalışıyordum, çalıştığım iş yerinde de fırsat buldukça molalarda zarar vermeden bobinleri tekmeliyordum bacak kaslarımı daha da geliştirmek için. Çabalarım ve bu antrenmanlar sonuç verdi ve müsabakalara katmaya başladılar beni. Özellikle benden daha kilolu, daha profesyonel, daha deneyimli sporcularla maçlar yapıyordum. Kiloları daha yüksek olduğu için yediğim sarsıcı darbeler beni bir yandan çok kötü hırpalarken çok hızlı şekilde gelişmemi de sağlıyordu. Belki yıllarca sürecek mesafeyi yediğim darbelerle çok daha kısa sürede kat etmiştim. Hatta bir keresinde Türkiye derecesi olan bir şampiyonla başabaş bir dövüş yaptık ama tabii o benden daha iyiydi ama zor yenmişti beni. Zaman geçtikçe ciddi başarı elde etmeye başladım ve hocalarımın dikkatini çektim beni şampiyonlara katmaya başladılar. Müsabakalara katılmak, şampiyonalara gitmek elbette bir sporcu için çok kolay değil, ben de Balkan Şampiyonası’na katılmak için para biriktiririm gayesiyle memleketteki bir fabrikada çalışıyordum. Bütün hayalim çok iyi bir usta olmaktan ziyade tutkuyla, büyük bir aşkla bağlı olduğum Wushu Kungfu sporunda şampiyon olmaktı. Aldığım maaş zaten geçinmeme ancak yetiyordu, fabrikadan ayrılırken sağolsun fabrika sahibi tazminatımı vermişti ben de o parayla Balkan Şampiyona’sına katıldım”.
Varını yoğunu bir işe adadın mı, bütün gücünle o işe odaklandın mı zaten başarı da ardından gelir, onun ki de öyle olmuş gençlik yıllarının önemli bir zamanını bu spora adayan Ülkü de Balkan Şampiyona’sından altın madalya ile dönmeyi başarmış, hayallerini gerçekleştirmişti. “Daha da ötesini yapmayı çok isterdim ama spora çok geç yaşta başlamıştım hem yaşım hem de imkanlar bu başarıyla yetinmemi zorunlu kıldı. Benim başarımda Pamukova’daki salonlarında bana antrenörlük yapan Naci ve Nebi hocanın nasıl büyük payı varsa ben de o hocalarım gibi yeni şampiyonlar yetiştirmeye adadım kendimi. Şimdi genç kardeşlerimle ilgileniyor, onları yetiştiriyorum, genç yaşta spora başlayan bu kardeşlerim inşallah daha da büyük başarılar kazanacaklar” dedi.
Çalıştıkları imkanları sordum, var olan imkanlarla yetinmeye çalıştıklarını, şartları zorladıklarını anlattı. İşin en kötü yanı bu gençlerin çalışabilecekleri bir spor salonu dahi yoktu ilçede. Çünkü ilçenin spor salonu daha iyisinin yapılması vaat edilerek yıkılmıştı. Halk Eğitim binasının bodrum katında yetişiyordu bu şampiyonlar. “İdmanı biraz zaman geçince yarıda kesmek zorunda kalıyoruz çünkü havasız bir ortam olunca nefesleri daralıyor arkadaşlarımızın abi” dedi. Halk Eğitim binası dediği yer benim ortaokul yıllarımın geçtiği bina olduğu için çok iyi bildiğim o bodrum katının basık havasında nasıl nefes nefese kaldıkları gözümün önünde canlandı birden. Yeni genç şampiyonlar yetiştirmek için kendini adayan bu şampiyonun gösterdiği fedakarlığa bu ilçenin sakinleri olarak bizler desteklerimizle ne kadar yanıt verebildik diye geçti aklımdan.
Spor salonu olmayan tek ilçe değildir elbette ama her ilçenin en azından gençlerine spor yapabilecekleri, sosyal imkanlar sunan bir spor kompleksi sahibi olmayı hak ettiği muhakkak. Spor tesisi sayısında Türkiye’de ciddi mesafe kat edildi fakat eldeki imkanlarla tesis anlamında çok geride kalmış ilçelere pozitif ayrımcılık yapılması gerektiği de muhakkak. İlçe sakinleri olarak bizlere bu talebi daha yüksek sesle dile getirmek, ilgili idarecilere bu konuda baskı yapmak düşüyor. Umarım bu genç şampiyonların sesine, talebine, bu acil ihtiyaca kulak verilir ve bir an önce ilçeye güzel bir spor kompleksi kazandırılır. Ülkemizin her yanında böylesi imkansızlıklar içinde, adeta çorak bir iklimde yeni fidanlar yetiştirmeyi beceren nice Ülkü hocalar olduğuna eminim. Kendini işine, sevdiği spora aşkla adamış sporcu hocalarımıza daha fazlası sunulsa dünya çapında başarıların geleceği de