26-28 Mayıs tarihleri arasında Madrid’de düzenlenen #SAPSapphire etkinliğinden aklımda kalanları, öne çıkan trend ve gündemleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Yoğun bir gündem vardı; eksikler olabilir, yorumlarınızla siz de katkı sağlarsanız harika olur.
Etkinliğin ilk günü “Get-Together” buluşmasında geleceğe dair öngörülere yer verildi. Bu oturumda MIT Media Lab’den Angela Vujic ’i dinleme imkânımız oldu. Konuşmasında çok ilginç bir bilgi paylaştı: DNA’lar dijital veri depolama kabiliyeti anlamında muazzam bir kapasite sunuyormuş. Ben de sonradan araştırdığımda gördüm ki 1 gram DNA, 215 milyon GB veri depolayabiliyormuş! Yani dünyanın en büyük veri merkezini çaya katıyormuşuz da haberimiz yokmuş.
Angela Vujic ayrıca “Living Bits: Opportunities and Challenges for Integrating Living Microorganisms in Human-Computer Interaction” adlı araştırmasına değindi. Mikropları, insan vücudunun her yerinde bulunan “biyolojik bilgisayarlar” olarak tanımladı ve bunların insan-bilgisayar etkileşimini (HCI) yepyeni yollarla dönüştürebileceğini vurguladı. Şimdilik bilim kurgu gibi görünse de, bir gün bu da gerçek olabilir mi diye insan düşünmeden edemiyor.
Etkinlikte bizleri ağırlayan SAP, 2024 yılı itibarıyla 34 milyar € ciroya sahip ve dünyanın en büyük kurumsal yazılım tedarikçisi. Böyle büyük bir ekosistemde yer alan, pek çok ülkeden, kültürden binlerce profesyonelin bir araya gelmesi, deneyim paylaşımı açısından elbette çok kıymetli. Ürün ve teknoloji ne kadar iyi olursa olsun, uygulayan ekiplerin yaşadıkları başarılar ve zorluklar, kelimenin tam anlamıyla paha biçilemez kıymette. Siemens Healthineers CIO’su Dr. Stefan Henkel ’in sözleri bu noktada çok yerindeydi: “POC çok önemli, mutlaka yapın, kullananlara deneyimlerini sorun”. Gerçekten de teknolojiye yön veren liderlerin birbirinden sorarak öğreneceklerini farklı bir yolla telafi etmeleri çok kolay değil. Damdan düşen Nasrettin Hoca’nın dediği gibi "damdan düşenle görüşmek" gerekiyor. Çünkü damdan düşenin halinden ancak damdan düşen anlar.
Gündemin Değişmeyen Yıldızı: AI
Etkinlikteki sunum ve konuşmaları bir metin analizine tabi tutsaydık, en çok geçen kelimenin "AI" olacağını hepiniz tahmin edebilirsiniz. Teknoloji tartışmaları, paylaşımları öyle bir hal aldı ki içinde “AI” geçmeyen konuşmalar artık pek ilgi çekmiyor. Her yeni yayınlanan araştırma bu işin yıkıcı etkisini ve ekonomik potansiyelini irdeliyor. Bu etkinlikte de AI konuşulmayan oturum yoktu desek abartı olmaz. Bu yılın öne çıkan konularından biri, insan gözetimi olmadan özerk kararlar alabilen “Agentic AI” yapılarıydı. Pek çok şirket ve yazılım firması da bu devrimi ıskalamamak için nasıl bir teknolojik alt yapı, AI temeli (foundation) kurmalı en çok bunu tartışıyor doğal olarak.
Pek çok büyük işletmeye kurumsal çözümler sunan SAP de AI alanında öncü olmak için çok sayıda AI girişimi ile güçlü iş birliklerine gitmiş. Çok sayıda farklı yapay zeka modelini Business Technology Platform (BTP) üzerinden müşterilerine sunuyor. Data, uygulama ve AI bu yeni dönemin en önemli bileşenleri, SAP de business teknoloji platformu ile bu üç bileşeni bir arada sunarak müşterilerine hızlıca AI destekli inovatif uygulamalar geliştirme ve bunları diğer uygulamalarla entegre etme imkanı sunmayı hedefliyor.
İçinde bulunduğumuz çağın “Yapay Zeka Çağı” olduğuna şüphe yok fakat bu çağın hızına yetişmek için herkesin bir nevi jet uçağına ihtiyacı var. AI önden yıldırım hızıyla koşuyor işletmeler, profesyoneller bir yandan yetişmeye, güncel kalmaya çalışırken bir yandan da "bu rüzgarı nasıl arkama alıp hızlı ilerler de rakiplerimin önüne geçerim" derdinde. Bu jet uçaklarının ihtiyacı olan yakıt -yani veri- ise pek çok sektörde ERP çözümüyle pazarı domine eden SAP’nin elinde. O da elbette bunun farkında bu nedenle “benimle ilerlersen jet uçağına kimse yetişemez, rakiplerine fark atarsın” diyor. En önemli, en hayati stratejilerinden biri olarak belirlemiş bu konuyu. Konsept olarak kesinlikle haklı olsa da zaman geçtikçe ortaya çıkan yapay zeka projeleriyle bu gelecek vizyonunun ne kadar gerçekleşeceğini göreceğiz.
Veri, Analitik, ve Databricks İş Birliği
Etkinliğin analitik odaklı oturumlarında da SAP’nin AI destekli çözümlerinin geleneksel yaklaşımların ötesine geçtiği vurgulandı. AI analitik sayesinde hem veri hazırlama (ETL) süreçlerinin ortadan kalkması, hem de Agentic AI’ların karar vericilere duruma özel, proaktif öneriler sunması artık mümkün hale geliyor.
SAP’nin YZ destekli analitik çözümleri arasında en çok dikkatimi Databricks ile olan güçlü işbirlikleri çekti. Databricks, ciddi yatırımlar alarak çok hızlı büyüyen bir şirket. Forbes tarafından yayınlanan en popüler 50 AI girişimi listesinde ilk sıralarda yer almıştı geçen sene. SAP, Databricks’i Business Data Cloud mimarisine yerel bir bileşen gibi entegre ettiğini açıkladı. Veri kopyalama, taşıma süreçleriyle hiç uğraşmadan çok hızlı ve minimum eforla SAP ve SAP dışı verilerinizle Databrick üzerinden AI, GenAI ve ML yapabilmeyi vaat ediyor. Ülkemizde bu iş birliği ile hayata geçmiş bir örnek varsa yorumlarda deneyimlerinizi duymak çok isterim.
AI Nerede, Nasıl Kullanılmalı?
Herkes “Yapay zeka hemen şimdi” diyor ama en büyük soru şu: Nerede ve nasıl kullanacağız? Bu soruya güzel örneklerden biri, e-spor alanında faaliyet gösteren @teamliquid’in sunumuydu. 2024 yılında 338 milyon izleyiciye ulaşan e-spor sektörü, 2023’te 180 milyon $ ödül dağıtmış. Team Liquid, maç analizi ve oyuncu değerlendirmelerinde yapay zeka destekli asistan Joule'ü kullanarak %80’e varan verimlilik artışı elde etmiş. Maç öncesi birçok analiz yapma kabiliyetine kavuşmuşlar, son kazandıkları şampiyonlukta bu iş birliğinin payının çok büyük olduğunu paylaştılar.
Veri Kalitesi: En Büyük Engellerden Biri
Yapay zekayı iş süreçlerine entegre etmek isteyen her işletme, veri kalitesi sorunuyla karşı karşıya. Bir oturumda, yapay zeka projelerinde en büyük zaman ve para kaybının verinin temizlenmesi ve verinin istenen kaliteye getirilmesi sürecinde yaşandığı belirtildi. Bu nedenle, büyük umutlarla başlatılan birçok proje bu engel nedeniyle başarısız olabiliyor.
Çok Uluslu Dev Şirketler Daha Çok Zorlanacak
Birkaç çok uluslu şirketin yapay zekayı o büyük ölçeğe nasıl adapte etmeye çalıştıklarını dinleme imkanı da buldum. Bir sunumda dile getirilen “Today's transformation powers tomorrow's resilience” ifadesi durumu oldukça güzel özetliyordu. Yapay zeka konusunda en çok zorlanacak organizasyonların ölçek olarak çok büyük olan dünya devi şirketler olduğu kanaati oluştu bende.
Organizasyonlarının büyüklüğü ve global/yerel pek çok parametre ve regülatif kısıta bağımlılık bu dev şirketleri oldukça zorluyor. Yıldırım hızında hareket edilmesi gereken bu çağa hızlıca ayak uydurabilecekler mi yoksa onlar gecikecek, yeni girişimler kendilerine büyümek için potansiyel fırsatlar mı yakalayacak bunu hep birlikte göreceğiz. Bu risk hepimiz için geçerli. Bu çağın "aslında büyük balığın küçük balığı yediği değil, hızlı balığın yavaş balığı yediği bir dönem" diye tariflenmesi de bu yüzden. Bu yeni çağa adaptasyon ve dönüşüm o kadar kıymetli ki SAP bazı oturumlarda yakınlarda satın aldığı WalkME ile bu süreci çok daha kolaylaştırdığını ve verimli hale getirdiğini de aktardı.
Son Notlar: AI is the New UI
Etkinliğin her köşesinde, her anında AI vardı. Gördüğümüz tablo şu: çok hızlı koşanların hayatta kalacağı, diğerlerinin ise geride kalacağı bir yarışın içindeyiz. Bir sunumdaki “AI is the new UI” ifadesi de bir yönüyle bu yeni döneme nasıl bakmamız gerektiğini de özetliyor. Yani artık yapay zekâ, çalıştırdığımız bütün uygulamalar için ara yüzün kendisi.
Son günün en ilgi çekici oturumu, Liverpool’un efsanevi teknik direktörü Jürgen Klopp’un konuşmasıydı. Onu dinlerken, futbolun ekip yönetimi açısından iş dünyasından o kadar da farklı olmadığını düşündüm.
Futbol dünyasının ikonik liderlerinden biri olan Klopp, harikulade konuşması ve üslubuyla tüm salonu etkisi altına aldı. Aurası, enerjisi ve içtenliğiyle binlerce kişinin dikkatini tek bir noktada topladı. Her cümlesi alkışlarla kesildi; salonda sürekli bir heyecan ve coşku hâkimdi.
Neşeli kişiliğiyle seyirciyle güçlü bir bağ kurdu. Takımındaki oyuncuları nasıl motive ettiğini, onlara nasıl güvendiğini, durumlarını ne denli önemsediğini, onları nasıl dinlediğini anlatırken aslında hepimize bir liderlik dersi verdi.
Empatinin merkezde olduğu, insan odaklı bir yönetim anlayışını savundu. İyi bir liderin, insanın geldiği koşulları ve hissettiklerini anlamadan etkili olamayacağını vurguladı. Jürgen Klopp öyle bir lider ve futbol adamı ki başarılarından ziyade renkli ve karizmatik kişiliğiyle apayrı bir yazı konusu olur.
Etkinliğin ardından yazdığım bu blog ile hem notlarımı toparlamış oldum, hem de bu yeni çağı bir kez daha kritik etme fırsatı buldum. Etkinliğin ev sahibi SAP, hem zorlukları hem fırsatları anlatırken kendi çözüm portföyünü de oldukça başarılı bir şekilde sahneye taşıdı. Etkinlik organizasyonu gerçekten çok başarılıydı. Emeği geçen herkese, özellikle bizi davet edip ağırlayan SAP Türkiye'ye Ugur Candan ve ekibine teşekkür ederim.