Paris Olimpiyat oyunlarındaki sadeliği ve karizmasıyla bütün dünyanın gündemine giren Yusuf Dikeç'in azimle inşa ettiği başarı hikayesinden öğreneceğimiz çok şey var. Ondan birkaç gün önce Güney Koreli atıcı Yeji Kim sosyal medyayı sallamıştı. Paris Olimpiyat Oyunları'nda 10 metre kadınlarda gümüş madalya kazanan Güney Koreli Yeji Kim gösterişli ekipmanlarıyla verdiği pozdaki tarzıyla ve atışı sonrasındaki havalı bakışıyla herkesi kendisine hayran bırakmıştı. Birkaç gün sonra yine aynı spor dalında gümüş madalya kazanan Yusuf Dikeç ise Yeji Kim'in tersine sadeliği, gösterişsiz mütevazı duruşuyla dünya gündemine oturdu.

 

Sosyal medyada bu gösterişsiz, karizmatik duruşa ilk dikkat çeken “non aesthetic things” hesabının paylaşımı 01.08.2024 23:00'a kadar 144 milyona yakın görüntülenme almış. Diğer paylaşımlarla popülerliğinin boyutunu tahmin edersiniz. Birbirine zıt bu iki tavrın ikisi de dünyanın dikkatini çekmişti fakat Yusuf Dikeç'in sadeliği ve mütevazı duruşu çok daha fazla ilgi çekti. Google Trends verilerine göre Yusuf Dikeç üç kat daha fazla arandı internette. Hiç bir ekipmanı olmadan, dünyayı umursamayan, alışılmış olana meydan okuyan, sade, elleri cepte vakarlı duruşu çok büyük ilgi gördü. 

 

Fakat her olayda olduğu gibi yine hemen cepheler kuruldu ve tenkit savaşı başladı. Herkes bu başarıyı takdir etmesine ediyordu ama kimi ülkemizin küçük düşürüldüğünden dem vururken kimi ise gerekli ekipmanları sağlamayanlara veryansın ediyordu. Bu sosyal medyanın icat olmadığı dönemde birbirimizi yemek, kıyasıya yerip eleştirmek yerine biz vaktimizi acaba neye harcıyorduk? 

 

“Bir bahçeye giremezsen durup seyran eyleme, bir gönül yapamazsan yıkıp viran eyleme” demiş Yunus. Gönül yıkmanın böylesine basit, olağan görüldüğü ve tenkitin zahmetsizce yapılabildiği bir dönem sanırım dünya tarihinde yaşanmamıştır. Keşke ünlü düşünürümüz İoanna Kuçuradi'nin dediği gibi fikirlere değil de insanlara saygı duyabilmeyi, saygı duyarak eleştirebilmeyi başarabilsek: 

“Fikirlere saygı duyulmaz, insanlara saygı duyulur. Fikir değerlendirme konusudur.” 

Kamuoyu birbirini yerken işin aslını Yusuf Dikeç açıkladı. Atıcılıkta natural stil denilen bir stil olduğunu ve kendisinin bu tarz atış yapmayı bilinçli olarak tercih ettiğini söyledi. Hala onun devleti korumak için yalan söylediğine inananlar var tabii. Biz onun başarı hikayesine dönersek pek çok Türkiye şampiyonluğu olan Yusuf Dikeç spor yaşamındaki finali olimpiyat şampiyonluğu ile yapmak isteyen profesyonel bir sporcu. Japon Manga sanatçısı @sakakir yaşı 51 olduğu için onu "Türk Amca" olarak nitelemiş olsa da onun genç olimpik sporcu ruhu bir altın madalya alana kadar bu zorlu yolculuktan geri duracağa benzemiyor. Gümüş madalyayı aldıktan sonra verdiği röportajda altın madalya kazanan sporcuya da takılmaktan geri durmamış ve altın madalyayı sana emanet ettik deyip 2028 olimpiyatları için ona meydan okumuş. 

 

Emekli Astsubay Kıdemli Başçavuş Yusuf Dikeç'i dünyada bu kadar popüler eden ve bir gün önce aurası ve havalı bakışıyla ilgiyi üzerine çeken Yeji Kim'in papucunu dama attıran ne olabilir? Ünlü Minimalist Tasarımcı Nicholas Burroughs bence bunu çok güzel açıklamış: 

“Minimalizm bir şeyin eksikliği değildir. O sadece bir şeyin mükemmel miktarıdır" 

Yani sır; ne eksik ne fazla, mükemmelliği sağlayacak miktarda, sadelikte gizli. Yusuf Dikeç de sıradan bir t-shirt, sıfır ekipman, sıfır gösteriş, azami konsantrasyon ve vakar, mütevazi bir duruşla hem büyük bir başarıya imza atıp olimpiyatlardaki ilk madalyaya imza attı hem de dünyaya sadeliğin, mütevazılığın gücünü bir kez daha gösterdi.

 

Bu büyük başarının ardından herkes onu araştırdı, tabii ben de hem merak ettim hem de bir başarı hikayesini daha kaleme almak için bir ilham anının, fırsatının geldiğini o anda fark ettim ve yazmaya koyuldum. Bütün dünya onu araştırmaya yönelmişken verdiği bir röportaja denk geldim, sarf ettiği cümlelerin satır aralarında yine aynı gösterişsiz, kibirden uzak, alçakgönüllü, mütevazı halini gördüm. Her ne kadar kendisini tanımıyor olsam da söyledikleri öyle güzel ve içtendi ki sporcu kişiliğinin ardında harikulade bir insanın olduğunu hissettim. Nasıl olsa çok yakında haber bültenlerinde arkadaş çevresinden insanlar da onu anlatacaklardır, hep beraber dinler, görürüz. Kendisi dünyada öylesine bir ilgi uyandırdı ki hemen sönecek cinsten görünmüyor. Özellikle Japonlar için manga karakteri gibi çizilmesinin ardından ikonik bir karaktere dönmüş görünüyor. 

Yusuf Dikeç'in olimpiyatta madalya hayali 20 yıllık bir hayalmiş aslında. Bıkmadan, usanmadan 20 yıl boyunca kovalanan bir başarı hikayesi şahit olduğumuz. İlkinde, ikincisinde olmadı deyip yarıda bırakmaması, azimle hedefine odaklanması ve daha çok çalışması gerçekten takdir edilecek cinsten. Bir hedefin ardından yılgınlığına düşüp, pes etmeden ısrarla 20 yıl kovalamak herkesin harcı değil, zaten büyük başarılara imza atan insanların başarısının sırrı da gösterdikleri bu azim, kararlılık ve çalışmada sınırları zorlama hali değil mi? "Eli cebinde" atış yaparak dünyada popüler bir figüre dönüşen hem kıdemli hem kıymetli başçavuşumuzun olimpiyatlar öncesi verdiği röportajda söyledikleri ile bitirelim:

"Bunu başarmak için yaptığınız işe saygı duymanız ve emek harcamanız lazım. Hiç kimse eli cebinde ıslık çalarak şampiyon olmuyor. Şampiyon özverili, disiplinli çalışmanın sonucunda olunuyor. Tabii beşinci olimpiyat... Bunların birinde, ikisinde madalya çıksaydı beni daha çok mutlu edecekti. İnanın çok çalıştım, halen de çalışıyorum. Yaptığım spora saygı duyuyorum. Burada olimpiyat madalyası alacağıma kesin gözüyle bakıyorum."