“Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” Mustafa Kemal ATATÜRK

Ülkemizde pek çoğunun 14 Şubat türevi bir gün zannettiği bu önemli gün nedir? Dünya kadınlar günü Birleşmiş Milletler tarafından bu şekilde tanımlanmış, her yıl 8 Mart’ta kutlanan uluslararası bir gündür. İlk ortaya çıkışı maalesef acı bir olaya dayanmaktadır. 8 Mart 1957 tarihinde ABD New York’ta 40.000 dokuma işçisi çalışma koşulları iyileştirilsin diye greve gider, polisle arbedede işçiler fabrikaya kilitlenir. Çıkan yangın neticesinde 129 kadın işçi hayatını kaybeder. Bu büyük infiale neden olur. 1977 yılında UNESCO’nun 8 Mart’ı Dünya kadınlar günü olarak açıklamasından sonra dünyanın her tarafında kutlanılmaya başlanmıştır. Türkiye’de 8 Mart Dünya Kadınlar günü ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlandı. 1980 askeri darbesi sonrası 4 yıl kutlama yapılmadı. 1984 sonrası çeşitli STK tarafından düzenli kutlanılmaya başlanmıştır. Pek çok kişinin etrafımızda “aman her gün kadınlar günü” dediğini esefle duyuyoruz. Buradan erkek egemen penceresinden bu söylemleri bilinçsizce ve 8 Mart’ın gerçek anlamını idrak etmekten uzak kara mizah bir yaklaşım buluyorum. İlk insandan bu yana kadına biçilen görev ve anlam omuzlarına ağır bir yük bindirmiştir. Hala 2022 yılında dahi pek çok basın kuruluşunda toplum nezdinde hala annelik ve aile kurumu üstünden kadının değerlendirildiğini, hatta bazılarının bugünü çok az önemseyip haberleştirmediğini yada kadın deyince sadece aile içi fiziksel şiddet önleme noktasında haberleştirildiğini görüyoruz. Özellikle 1960 sonrası toplumsal hareketlerdeki dönüşüm ve evrilme sonucu kadının toplum içindeki statü ve tanım argümanı geniş bir yapılandırılma ihtiyacı doğurmuştur. Cinsiyet ayrımcılığı, şiddet ve eşitsizlik gibi sorunlarla boğuşan kadınlar ev içine hapsedilmek olan taş devri rolünden sanayi devrimi sonrası değişen dünyaya entegre olarak sosyal hayatta erkeklerle aynı hak ve eşitliğe sahip olmak istemişlerdir. Ülkelerde haklar bazında düzeni değiştiren yapı taşı nedir? Seçme ve seçilme hakkıdır elbette. Dünyada kadınlara “seçme” hakkı veren ilk ülke Yeni Zelanda’dır. 1919’da bu hakkı vermiştir. Avusturalya bazı kısıtlamalar dahilinde 1902’de oy kullanma hakkı vermiştir. Hem seçme hem seçilme hakkın tanıyan ilk Avrupa ülkesi Finlandiya 1906’da kadına bu hakkı vermiştir. Sonra pek çok ülke akabinde bu hakkı vermiştir. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı veren ilk Müslüman ülke ise Azerbaycan olmuştur. Türkiye’de ise seçme ve seçilme hakkı 5 Aralık 1934’de anayasal olarak tanındı. Bu Atatürk devrimlerinden biridir. Mustafa Kemal ATATÜRK “Dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir. Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan biçim ve kılıkta başarıdan çok ışıkla bilgi, kültür ve gerçek faziletle süslenip donanmaktır” bu sözlerinden hareketle genç Türkiye Cumhuriyetinde Atamızın kadına bakış açısını ve verdiği üstün değeri görüyor ve devrimleriyle de bunu perçinlediğini biliyoruz.

         Bedriye Tahir GÖKMEN, ilk Türk kadın pilottur. Sabiha GÖKÇEN (22 Mart 1913) Dünyanın ilk kadın savaş pilotudur. İlk kadın paraşütçü Yıldız UÇMAN’dır. (1930) Sanatta, bilimde, tıpta, edebiyatta pek çok meslek dalında kadınlar ilk defa Cumhuriyetin ilk yıllarında Mustafa Kemal ATATÜRK döneminde yer almaya başlamışlardır. Günümüzde ise küresel ölçekte baktığımızda hala dünyanın pek çok noktasında özellikle Asya ve Afrika’da geri kalmış toplumlarda kadınların pek çok haktan yoksun ve çok kötü şartlarda yaşadığını görüyoruz. Kıtlık, savaşlar, gelişmemiş kültürel ve anayasal düzen içerisinde son derece ilkel şartlarda yaşayan kadınlar basın yayın yoluyla hepimiz tarafından bilinmektedir. Bu nedenle Cumhuriyet kazanımları olan seçme ve seçilme hakkımız dahil olmak üzere toplumda sosyal hiyerarşide eşit ve hak ettiğimiz statüde olabilmek ve kalabilmek için kız çocuklarının okumasının devlet tarafından daha çok desteklenmesi gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki ancak bilinçli bir anne bilinçli bireyler ve bilinçli bireyler de uygar toplumlar oluşturabilir. Kadına bakış açısının basın yayında anne ve aile kurumu üzerinden değerlendirildiği ataerkil bakış açısından çıkarılması gerekmektedir. Kadınların çağdaş, eşitlikçi, cinsiyet ayrımı olmadan her alanda ve meslekte var olması desteklenmelidir. Evet kadın önce annedir, kadın sevgidir, merhamettir, ailenin yapı taşıdır. Hatta şöyle bir sözde vardır “Yuvayı dişi kuş yapar” yapar yapmasına da yuva tümüyle kadının omuzlarında olmamalıdır. “Hayat müşterektir” daha akılcı ve adil bir yaklaşım olacaktır.

         Kadın ve erkeğin ekonomide, üretimde kısacası hayatın her alanında sağlam ve eşit konumda var olacağı adil bir dünya için 8 Mart Dünya Kadınlar günü kutlu olsun!