Yaşar Nuri Öztürk 22 Haziran 2016’da 6 yıl önce aramızdan ayrıldı. 65 yıllık ömrüne sığdırdığı onlarca kitabıyla, ülkemizin ilim irfanı ikisini birden bünyesinde barındıran, sayılı din adamlarındandı. Seveni olduğu kadar sevmeyeni de çoktu. 1951’de Bayburt’ta doğan Yaşar Nuri eğitim olarak vasatın çok çok üstünde donanımlı bir alimdi. Pek çok programını izleyen, makalesini okuya  asli gerçeğe ulaşarak doğrusunu öğrenmek işlerine gelmeyenlere inat hakikatlerin saklandığı güruha azimle, sabırla, bıkıp usanmadan anlattı, yazdı, okudu,  söyledi. Kimi zaman esti gürledi, kimi zaman Saba Tümer ile ekranda kahkaha atıp gerçeğin mizahını yaptı, topluma ayna tuttu.Benim sıklıkla dile getirdiğim bir tahlil vardır. “İnsanları iki şeyden vazgeçirmek zordur! 1.İnandıkları 2.Alışkanlıkları Nagehan Canbul” Buradan hareketle Yaşar Nuri Öztürk toplumun kanıksadığı hurafeleri yıkmak için onlarca kitap, araştırmalar, makaleler, analizler, röportaj ve programlar, tercümeler, mealler ortaya koymuştu. Tabiri caizse kendini medrese alimi sayıp takkeyle, cüppeyle kıl tüyle imaj make ile paraları cebe cukka yapmak yerine o gerçekleri aydınlatmayı ve deyim yerindeyse tepkisel taşlanmayı göze almıştı. Türk İslam felsefesi profesörü, gazeteci, yazar, avukat, televizyon programcısı, siyasetçi ve İstanbul Üniversitesi ilahiyat fakültesi kurucu dekanıydı. Yaşar Nuri diyordu ki “Mesele sadece hurafe değil, Dinciler İslamı yaşam için, Allah’a layık olabilmek için sadece ibadet etmeyi gerekli ve önemli sayar. İnananları her iki dünyada da sadece dua ve ibadetle yaşamlarını iyi sürdüreceklerine inandırır. İslam’ı salt ibadet olarak görmek ve ibadetin tüm kötülüklerin üzerini kapatacağını sanmak yanıltıcıdır” Onun bu analizinden şu sonucu çıkarabiliriz. Tamamen dünyadan koparak ahireti garantilemeye çalışmak ne dinle ne akılla bağdaşmaz. Peygamber efendimizin “kıyamet kopuyor olsa bile elinizdeki fidanı dikin” hadisi ile de nasılda örtüşüyor değil mi? Dünyada bencilce kendi eksenimiz de yaşamak gerçeklikten kopmak yerine Allah’ın bizlere emrettiği şekilde fani hayatımızda varlığımızı insanlık için yararlı işler yaparak  anlamlandırabiliriz. Yaşar Nuri Öztürk’ün yaşamına dair su götürmez gerçek, onun tıpkı bir balinanın gövdesine tutunan asalak midyeler misali din kisvesi altında İslam’a sarılıp inanç simsarlığı yapan tüccarlara savaş açmış olduğu gerçeğiydi. En akıllarda kalan ve tartışmalara yol açan eseri ise “Allah ile aldatmak” adlı kitabıdır. Bu kitabıyla halkın inançları üzerinden soyulup soğana çevrilmesini ve Cumhuriyet değerlerinin altının oyulmasını, zayıflatılıp etkisiz hale getirilmesini engellemeye çalışmıştır. Yaşar Nuri Öztürk din adamı ilahiyatçı kimliğinin yanında bir aydındı. Yazılarını delillere, gerçeklere dayandırıyordu. Yazıları kitapları bir takım karanlık çağ zihniyeti barındıranları bilhassa rahatsız ediyordu. Hurafelere ayna tutulmasından hoşlanmayanlar aynadaki yansımasını beğenmeyenler de Yaşar Nuri’yi daima topa tutmuştu. Bugün ünlü ilahiyatçı Tv.lerde anılmamakta bahsedilmemekte adeta hiç yaşamadı kabul edilmektedir. Lakin Google amcanın sonsuzluk arşivinde ve Yaşar Nuri’nin yazılı eserlerinde “Ey halk kral çıplak uyanın” diye seslendiğini duyar gibiyiz. Hocaya rahmet diliyor bir sözüyle onu yad ediyorum. “Yobazın olmadığı her yer cennettir. Kadın yaktınız, ozan yaktınız, köpek yaktınız, orman yaktınız, siz varken başka cehenneme gerek yok. Yaşar Nuri Öztürk