TOPLUMSAL GÜVENSİZLİK
 
Değerli okurlar bir kurban bayramı rehavetinden yeni çıktık. Bugün sizlerle alışılageldiği gibi tonla bayram makalelerinin yok eski bayramlar geyiğinden dem vurmayacağım. Birçok açıdan eski yeni bayramların aynı olması zaten teorik ve sosyolojik olarak mümkün değil. Toplumlar ve dünya değişiyor.  Gelişen sanayi, makineleşme, dijital çağ yaşamlarımızı standart ve kalite olarak yükseltirken bir yandan da bireysel ferdiyetçiliği bencilliğimizi de alabildiğine körüklüyor. Yeni nesil Z kuşağı gelenek ve görenekleri sürekli sorguluyor ve onları ikna etmek tabiri caizse kolundan tutup çekiştirerek zaruri eş, dost, akraba ziyaretine bile götürmek artık zor hatta imkansız. Şikayet ettiğimiz pek çok konuda yeni neslin düşüncelerine çanak tuttuğumuzu fark etmiyoruz. Daha küçükken onlara bahçe kapısından çıkma, parka beraber gideceğiz, okul kapısına kadar birlikte ve akşam biz alacağız, şeker toplamaya gidilmez başına bir şey gelir diye diye ellerine tabletleri, telefonları tutuşturmadık mı? Toplumla tanışmayan etkileşimi minimuma indirgenen fanusun içinde yediği önünde yemediği ardında misali hep hazıra kondurmadık mı?. Açık net görünen köy kılavuz istemez derler ya ne ektiysek onu biçtik. Esasen tümüyle kabahat bizde mi derseniz bir yığın sebep sayabiliriz. Müge Anlı’da şeker toplamaya gidip tecavüze uğrayıp bıçaklanarak katledilen çocukları hangimiz unutabildik. Her gün sokaklarda, toplu taşımalarda, yaşam alanlarında yaşanan taciz, darp, gasp, mobing, cinayetin bin bir türlüsü, tecavüz edip yakanı, bıçaklayanı, işkence edip boğanı izler okurken tüm bu kontrol manyaklığımız normaldi. Günümüzde kardeş, komşu, akraba, tanıdık, tanımadık insanlar birbirine güvenmiyor artık. İki uçlu bir kısır döngü bu güvensen bir türlü güvenmesen bin türlü gibi.

            Modernizmi yemek, içmek, giyinmek, boş beleş gezmek algılayan çağımız insanı bencilleşti. Hep daha fazla için birbirinin gözünü oyar oldu. O yüzden kimse karşılıksız iyilik yapmaz, yapana da ah mutlaka bir çıkarı vardır gözüyle bakar oldu. Kısacası toplumca birbirimize canımızı, malımızı emanet edemez olduk. Nerede o eski bayramlar yerine nerede o eski insanlar diyorum. Galiba cevap Yaşar Kemal’in şu dizelerinde saklı.
“O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler.”