Op. Dr. Aytekin Ertuğrul
draertugrul@hotmail.com
Yargıyı yargı yapan esas eylem ve işlev savunmadır. Savunma insanların en kutsal haklarıdır. 5 Nisan avukatlar günü idi. Kutladık. Ancak daha önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yani bizlerin T.C. Anayasasına göre " Atatürk milliyetçiliğine bağlı...demokratik, laik sosyal bir hukuk devletinde yaşama hakkımız vardır. 14 Mayıs 1950 den sonra gelen hiçbir TBMM ve hükümeti bizi demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletinde yasatmamıştır. Bunları ben havadan yazmıyorum. Yaşamımdan gözlemlediğim bazı olgulara dayanarak yazıyorum. Ben Halk sağlığı uzmanı değilim ama. Halk sağlığı uzmanlığı için LİSANS düzeyinde İstanbul Üniversitesi Tıp fakültesinden eğitimliyim. 14 Mayıs 1950 den sonra Türkiye’de öyle sistemler yaşama geçirilmiştir ki. Toplum adeta Sivrisinek gibi Suçlu üreten bataklıklara dönmüştür. Bunların başında açık bütçeler gelir. Açık bütçeleri Atatürk kesin bir dille yasaklamıştır. İşte Atatürk’ün direktifleri:
-
Bugünkü savaşmalarımızın gayesi tam bağımsızlıktır. Bağımsızlığın bütünü ise ancak mali bağımsızlıkla mümkündür. Mali bağımsızlığın korunması için ilk şart bütçenin ekonomik bünye ile orantılı ve DENK olmasıdır.
-
Milli paranın kudretini beynelmilel buhrana karşı masun bulundurmak başlıca gayemizdir
-
Açık bir bütçenin sayısız sakıncalarını iyi bilen TBMM nin DENK bütçe yönünde kesin karar sahibi bulunması devletin mali ve hatta genel politikası için büyük güvencedir.
Bu 3 maddelik direktifin en önemli maddesi bence 3. Maddesidir: “Açık bir bütçenin sayısız sakıncalarını iyi bilen TBMM nin DENK bütçe yönünde kesin karar sahibi bulunması devletin mali ve hatta genel politikası için büyük güvencedir.” Bu gün bu güvenceden maalesef yoksunuz. Açık bütçenin sayısız sakıncaları nelerdir? İşte bu gün yaşadıklarımızdır. Biri birini kıran saldıran yok eden insanlar, Pahalılık Cehenneminde yaşayan Türk Milletinin çektiği derin acılar vs. Bu gidişin durdurulması Hukuk makamlarının ve yargının görevidir. Ama bunu düzeltecek yargı yerine silahsız saldırısız toplantı ve gösterilere gözaltı ve tutuklama yapmaktan başını kaldıramayan bir yargıya sahibiz..
Tek Adam Rejimi Cumhuriyetimize Uygun Bir Rejim Değildir.
Artık Türkiye Cumhuriyeti tek adam rejimi ile bir gün dahi yönetilmemelidir. Tek adam hasta olabilir. Görev yapamaz durumda hastalığı ilerleyebilir. O zaman üstündeki 4 görev de çöker. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, AKP Genel Başkanlığı ve TSK Başkomutanlığı. Bu durumla karşılaşmamak için tıpkı TSK lerinde olduğu gibi TSKSYY ( Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliği) ne benzer bir yönetmelik hazırlanmalı ve işaret olunan durumların zuhurunda bu önlemler alınmalıdır. Bunu neden yazdık. Bildiğimiz kadarı ile Sayın Cumhurbaşkanımız TSK lerinde verilecek hiç bit görevi yapamayacak kadar ağır hastadır. Hastalığı sürekli olarak Türk milletinden saklanmaktadır. Her geçen gün bedensel olarak yıpranmaktadır. Bilimsel geçerliği tartışılmalı tedavilerle oyalanmaktadır.
Açık bütçelere Tam yol Devam edilmektedir.
Açık bütçeler tam yol devam etmektedir. Açık bütçelerin sonuçları çok ağırdır. Atatürk’e göre Bağımsızlık elden gider. İsmet Paşaya göre ise Türk milleti tam manasıyla iflasa sürüklenir. İkisini de yaşıyoruz. TBMM işe el koyacak ve Cumhurbaşkanlarının, Başbakanlarım, Genelkurmay Başkanlarının vb. sağlıkları nedeniyle görevlerini yapamayacak duruma geldikleri zaman yapılacaklar konusundaki mevcut Anayasal boşluğu acilen dolduracaktır. Allah geçinden versin ama bütün insanların fâni oldukları da bir gerçektir.
NOT: CHP kurultayı sürüyor. Gelecek haftaya sonuçlarını yazalım.